Çocuğun kendi olmasına izin vermiyoruz
“Rehberine Kulak Ver” ile Özgür Turan, bizden önceki nesillerin ebeveynlik yöntemlerini, kendi çocukluğunu ve bugünkü ebeveynlik yolculuğunu sorguluyor.
Yitik Ülke Yayınları’nın basıma hazırladığı kitapta kızının doğumundan bugüne yaşadıklarını en yalın haliyle anlatan Turan, ebeveynlik yolculuğunuzda bazen kendinize dahi sormaya cesaret edemediğiniz sorulara yanıt arıyor. Bu yanıtları bulmak için çıktığı yolda ona “Çocuklarla El Ele” metodunu Türkiye’de ilk defa uygulayan Sosyolog, Ebeveyn ve Aile Koçu Sedef Örsel Özçelik eşlik ediyor. Turan’ın hikayeleri ile başlayıp Özçelik’e yönelttiği sorularla devam eden ve yine Turan’ın değerlendirmeleri ile son bulan her bölümde siz de mutlaka kendinizden bir şeyler bulacaksınız. Kitapta içeriğiyle ilgi çekecek bölümlerden bazıları, Beklentiler ve Proje Çocuk, Duyguların Şifalandırılması, Kıyas ve Disiplin.
Kitaptan;
“Çocuğumuza ceza uyguladığımızda karar verme fırsatlarının hepsini çalıyoruz ondan. Kendi kendini fark etme fırsatlarını alıyoruz. Çocuğun kendi olmasına izin vermiyoruz.”
“Eğer çocuğuma sahip olduğumu düşünürsem, ona ne istiyorsam yaparım, yaptırırım ama onun bir emanet olduğunun bilincine varırsam, ebeveyni olarak onu geleceğe, yetişkinliğe hazırlayan rehberi olduğumu düşünürsem onu anlamaya çalışırım. Kendimi onun yerine koymaya çalışırım. İhtiyaçlarının farkına varırım. İşte çocuk sahibi olmakla ebeveyn olmak arasındaki fark buradadır. Çocuklarımız bizim klonumuz ya da projeksiyonumuz değildir.”
“Çocuk hayatına girdikten sonra maddi manevi ihtiyaçlarını karşılayacağını, çocuğun senin bir kopyan olmadığının farkına vararak gebelik kararını alman gerekiyor ki, o çocuğun sahip olduğu bütün yetileri bul, çıkart ve içindeki cevher neyse çıkarıp onu parlatmasına yardım et, destek ol.”
“Annenin görevi taşımak değil, ayakları üzerinde durmasını sağlamaktır. Biz kendi deneyimlerimizi yaşarken onlar da kendi deyimlerini yaşamalılar. O senin istediğin kurguladığın gibi yaşayamaz. Çünkü o sen değil. Bırak sen kendi hayatını yaşa o da kendi hayatını yaşasın. Çocuğunun hayatını yaşamak için kendi hayatını kaçırma.”
“Hiçbir çocuk şımarık, yaramaz, pısırık, eşek sıpası, serseri ya da prenses gibi nitelendirmelerle etiketlenmeyi hak etmiyor. Hiçbir çocuk onun hakkında konuşulurken “bu” diye tanımlanmak istemiyor. Onlar sadece isimleriyle çağırılmak, tanınmak istiyorlar.”