Röportajlarım
Yoga hayatın kendisidir
0 Adet Yorum
-9 Aralık 2016
Yogi Adnan Çabuk: “Zaman geçtikçe insan pişiyor. Şu anda anladım ki yoga ve herhangi bir sistem, hepsi aynı şey için. Hakikat içindir. Her sistem benim için artık önemini kaybetti. Yoga bile. Asıl meseleye odaklanmamız lazım. Hangi sistemden girersen gir önemli olan yaşam bilinci, insan olmak”
Türkiye’nin ilk yogilerinden sohbet ettikçe yanından ayrılmak istemeyeceğiniz engin bir bilgi denizi Adnan Çabuk. Gerek yoga gerekse de hayata dair insana çok şey katacak deneyimleri var. Bu röportaj ile sizlere bunlardan ancak çok minik parça sunabileceğim. Kendisi bugün deneyimlerini Siddashram’da öğrencilerine aktarıyor. Ayrıca hayatını yazdığı kitabı “Sessizliği bozmadan”, kendisini bütün yalınlığıyla anlattığı, yogaya gönül vermiş herkesin kendinden birşeyler bulabileceği ya da kendine ders çıkartabileceği bir kaynak.
Yoga kelimesini ilk ne zaman duydunuz? Yoga hayatınıza ne zaman girdi?
Kırk yaşlarındaydım ve o zaman New York’ta yaşıyordum. Tai chi chuan yapıyordum ve aynı zamanda aerobik hocasıydım. Aslında New York’ta ki mesleğim moda koordinatörlüğüydü. Fakat dizlerim incindiği için rahatsız oldum, hoca dizlerimin incindiğini bile bile sürekli zıplıyor olmamıza itiraz etmemiş ve uyarmamıştı. O an içimdeki ses aerobik bitti artık yoga yapmalısın dedi. Daha önce İsveç’te yaşarken kendi kendime yoga yapıyordum ama benim için sadece egzersizdi. Nerede kimi gördüm, duydum hatırlamıyorum, sadece içimdeki ses “yoga” diyordu. Hemen gittim New York’ta kendime bir hoca aradım. Bir süre Hatha yoga yaptım. Fakat anladım ki bu iş böyle basit değil. İyi bilmem lazım. Kendi kendime bazı kitaplardan da okuyup toparladım ve yogayı öğretmeye başladım. Fakat içimdeki ses böyle toplama bilgilerle olmaz, birini sakatlarsın dedi. Bu nedenle Hindistan’a gidip öğretiyi yerinde öğrenmeye karar verdim. Güney Hindistan’da Swami Sivananda’nın Ashramına gittim. Hindistan’da en iyi eğitim veren okuldur. Orada bir ay boyunca yoğunlaştırılmış kursa katıldım.
Hangi stilleri denediniz?
En önem verdiklerimi denedim ama aralarında Iyengar çok saygı duyduğum bir hoca oldu. Hem bilimsel anlamada hem de felsefi olarak yogayı çok iyi bilen bir hocaydı. Çok iyi ve değerli kitapları var. Aramızda iyi bir dostluk ve sevgi bağı oluşmuştu. Ruhu şad olsun. Bihar School of Yoga iyi bir okuldur ve Swami Sivananda’nın talebesi Swami Saraswati Satyananda tarafından kurulmuştur. Vivekananda’da bir müddet kaldım, daha çok terapiye yönelik çalışılıyordu bana biraz hafif geldi. Sivananda temel oldu ama birçok stil denedikten sonra bile hala tam olarak yoganın içinde hissetmiyordum kendimi ve bilhassa gittim ve üstad aradım Hindistanda ve Sivananda’nın talebesi Dr. Ananth Atre ile tanıştım. Kendisi Sivananda’nın üç kundalini hocasından biridir. Sivananda sadece üç kişiye kundalini öğretip, el vermiş. Hayatta olup tek öğreten oydu.
Kundalini’yi bugün Hindistanda öğretmiyorlar artık değil mi? Peki buradaki Kundalini eğitimlerini nasıl buluyorsunuz?
Gerçek formatını öğretmiyorlar. Biraz ticari ancak hazırlık kriyaları öğretiyorlar. Şimdiki kundalini kursları gerçek kundalini değil. İsmi kundalini. Bu öğreti herkese öğretilmez. Bazı usulü programlar var. Onlarada gittim baktım. Yogi Bhajan Amerikalılar için Amerikalılar için uyarladığı bir sistem ama tam kundalini değil. Kundalini başı sonu belli olan bir senaryo gibidir. Çünkü vücudun belli enerji noktalarını ve kanallarını çok sistematik bir şekilde ve sırasıyla etkilemek gerekir. Ayrıca yaşam tarzını değiştirmen gerekir. Ama o çalışmalarda böyle bir senaryo yok, her derste değişik bir şeyler öğretiliyor. Benim Dr. Atre’den öğrendiğim sistem ezoterik bir sistemdir ve kitaplardan öğrenilmez. Ancak bir guru tarafından öğretilebilir. Aksi taktirde tehlikelidir. Modern tıp halledemez, ancak konuyu bilen bir üstad varsa yardımcı olabilir. Hazır olmayan talebeye öğretilmez.
Siz Kundalini öğretiyor musunuz?
Evet ama ancak seçtiğim talebelere öğretiyorum. Ayrıca her yıl öğretmiyorum, birkaç yılda bir kurs yapıyorum. Çünkü çok riskli. Yirmi birinci yüzyılda evrensel enerjinin aşağıya inip açılış sağladığı için, birçok kişide kundalini çıkışı var. Tabii ki bu enerji yarım yamalak çıkıyor çünkü insanlar hazır değiller. Enerji bir noktada tıkanıyor ve ağrı ile sıkıntı yapıyor. Devamlı ağrılarla bana gelenler var, onları dengelemeye çalışıyoruz. Bu konuda Atre hocadan el aldığım için çalışmalar yapabiliyorum. Hatta iki yıl önce eşime dedim ki, bir kundalini kliniği açmak lazım. Çünkü kundalini çıkışı olmuş fakat enerjisi doğru çıkmayan, tepeye kadar çıkmamış bu insanların rahatsızlıklarını düzeltmek gerekiyor. Bilen de yok, çok yanlış yapılıyor. Öreneğin, internetten mantra buluyorlar kundaliniyi uyandırmak için. O kadar tehlikeli ki bunlar. Düzeltecek kimse yok, Gelenlere yardımcı oluyorum. Ama ciddi bir konu kurcalamamak daha iyi. Zamanı gelince, yani arındıkça nasip olana bırakmak lazım.
Yoga’ya kırk yaşında başlamışsınız, kırk yaş dönüm noktasıdır kişi için çoğu zaman. Size o yaşınıda yoga nasıl rehber oldu?
Zaman zaman, yoga sisteminin mükemmelliyetini gördükten sonra, dedim ki keşke 15 yaşımda başlasaydım. Fakat sonradan anladım ki benim kırkıma kadar yaşadığım yaşam serüveni beni, buna hazırlamış oldu. Bu nedenle bazı şeyleri ruhani olarak daha kolay absorbe edebiliyorum. Daha genç yaşta bu pek mümkün olmayabilirdi. Çünkü psikolojik olarak kişi hazır olmalı. Bunun içinde herşey yerli yerinde aslında. Bazıları için 15 olur ve faydasını yeteri kadar görür. Benim için buymuş. Yoganın benim şahsım için en mükemmel sistem olduğunu anlamış oldum. Zamanında aletli jimnastik, pandomim, dans, Tai chi Chuan gibi zevkle yaptığım çalışmalar da dahil olmak üzere, pek çok şey yaptım. Fakat yoganın içimize olan derinliğinden dolayı beni çok etkiledi. Birlik felsefesi ve egonun törpülenmesi düşüncesi beni çok etkiledi. Mesela, Amerika’da mucizeler kursu gibi isimlerle birçok kurs vardı. Ama gördüm ki çoğu tamamen maddeye dönük, yani para kazanmak adına yapılıyordu. Yoganın içine daha da derin daldıkça bu tespitimin doğruluğunu daha da iyi anladım.
Size göre yoga nedir?
Hayatın kendisidir yoga. Doğasına uygun yaşayan insan, yoga yapıyor zaten. İnsanın en büyük düşmanı, içindeki egosu. Korku, kıskançlık, nefret, kızgınlık gibi; bunlar bizi mahkum ediyor. Biz bu zihinsel duyguların hapishanesindeyiz. Bunlar bizi “şuna kız, bu kızma” şekilinde yönlendiriyor. Hatha yoga, denge demektir. Sağ ve sol dengesinden ziyade, içimizdeki denge. Örneğin; dışarıdasınız ve bir kaza oluyor, insanlar deliler gibi koşuşturur ama siz dengede durursunuz, izlersiniz ve yapılacak en doğrı şeyin ne olduğunu bulmaya çalışırsınız. Para kaybetseniz, felaket gibi gelmez; piyangoyu tutturursanız, çıldırmazsınız, dengede kalırsınız. Hatha yoga aslında insanın kendi içindeki dengeyi sağlamak için geliştirilmiş mükemmel bir sistemdir. Yoga tam anlamıyla bir arınma, üç bedende sağlık ve dengede olabilmek, hayatın getirdiklerine uyumlanabilme sanatını geliştiren bir yaşam tarzıdır.
Kurslarınızda tasavvufu da öğretiyorsunuz değil mi?
Her yıl düzenlediğimiz eğitmenlik kurslarımızda, muhakkak tasavvuf öğretiyoruz. Ayrıca sağlıklı yaşamla ilgili her şey bir bütünlük halinde kurslarımızda yer alıyor. Bizim eğitmenlik kurslarımızı bitirenler, çok donanımlı bir şekilde giriyorlar yoga dünyasına. Yoganın da üzerinde geliştirilmiş bir sistem ararken en yakın tasavvufu buldum. Dergahlara gittim, üstadlarla tanıştım, aramızda gönül bağı oldu. İster tasavvufta olsun, ister yogada olsun gönül bağı yoksa hocadan birşey alamazsın. Fiziksel olarak alırsın ama konu ruhsal bütünlüktür. Hocayla aranda bir bağ oluşması gerekiyor. Hindistan’da aşram, dergah demektir. Çünkü felsefesi aynı. Birgün gittiğim dergahın üstadına dedim ki, “dergah ile aşramımızı kardeş ilan etmek için destur istiyorum”, Şeyh efendi “destur” dedi. Bizim aşramımız bir dergah ile kardeş oldu. Bütün öğretilerimizde tasavvufu da öğretiyoruz, bu şarttır. İkisi de aynı şey sadece lisan farklı. Tasavvufun içinde çok zerafet ve estetik var. Zaman geçtikçe insan pişiyor. Şu anda anladım ki yoga ve herhangi bir sistem, hepsi aynı şey için. Hakikat içindir. Her sistem benim için artık önemini kaybetti. Yoga bile. Asıl meseleye odaklanmamız lazım. Hangi sistemden girersen gir önemli olan yaşam bilinci, insan olmak, yaşam felsefesi. Örneğin, bizim bu konuşmamızın ismini düşünürsem, “hakikatin ışığına uyanmak” diyebilirim.
Bir gün gelsin ve tüm okullarda yoga öğretilsin
Uzun yıllardır Türkiye’de yoga dünyasına hizmet ediyorsunuz, bunun için Türkiye’de yoganın geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?
Yogayı tanıtmak için Türkiye’ye aslında bir misyoner olarak geldim. Yoga yayılsın diye. 15 yıldır çalışıyorum. Misyoner derken yanlış anlaşılmasın, beni kimse misyoner olarak göndermedi. Benim o zamanlar Amerika’da talebelerim vardı, fakat yogayı çok yüzeysel yapıyorlardı. Yine içimdeki ses bu insanlık için mükemmel olan sistemi, kendi toplumuma hizmet olarak sunmam lazım, mümkün olduğu kadar çok insanın hayatına gitmesi ve sağlık ve huzur getirmesi için bu hizmete soyundum. Önce kendinden başlamalısın, kendini biraz pişirdiğin zaman kendini hayatın her yerinde görüyorsun. Sensiz hayat olamaz, hayatsız da sen olamazsın. Herşey bütünlük içinde. Hakikat dediğimiz mesela orada başlıyor. Hakikatin enerjisi ışık halindeki bilinçtir. Onu anlamak gerekiyor, uyanmak anlamında yani. Yoksa gerisi boş, eğlence ve ızdırap sadece. Nereye gittiğini bilmen lazım. Biz niye yoga yapıyoruz. Bizi nereye kadar götürebilir. O uyanışı açmaya çalışmam gerek. Yogaya yeni başlayanlar için tavsiyem, farklı üç tane hoca bulsunlar. Bu üç hocanın da derslerine gitsinler, denesinler. Hangi hocayla gönül bağı kurabiliyorlarsa, onunla devam etsinler.
İstanbula yogayı yaymam ve tanıtmak üzere, Amerika New York’u terk edip geldiğimde, yogada bilinen ve emek vermiş, yogi Kazım hoca ve rahmetli Müheyya hanımla tanışmış ve dostluğumuz olmuştu. Türkiye’de yogaya benden önce emek vermiş iki değerli insan. ama istediğim sadece hatha yoga değil, yoganın klasik yapısıyla Raja yoga dediğimiz, yedi branşını, felsefesini anlatarak ve öğreterek yaymaktı ve öyle de oldu. O zaman bana gelen talebeler, yoganın bir akrobasi olmadığını, kişinin sadece oturarak, hatta hasta ise sandalyede ve ya hastane yatağında bile yogadan fayda görebilirdi. Bu anlaşıldıktan sonra artık sadece gençler değil, ellisinden seksen beş yaşına kadar bana gelenler oldu. Hatta hastalar da bu hizmetten yararlanmaya başladılar. Böylece yoga bugünkü haliyle yayılmış oldu. Ama benim hedef koyduğum kitleye hala ulaşamadım. Benim istediğim şey, ülkenin en üst yüzey yöneticileriydi. Çünkü çok iyi biliyorum ki, ülkeyi yönetenler bu yaşam tarzının tadını alırsa, ülke en insani değerlerle, bir tek vücut gibi yönetilir ve mutlu, sağlıklı bir toplum olarak yaşayabiliriz. Medeniyet dediğimiz şey budur zaten. Eğer geri dönüp Mu ve Atlantis medeniyetlerine bakılır araştırılırsa, o medeniyetlerin tamamen aydınlanmış üstadlar ve bilgeler tarafından yönetildiği görülür. Bu bilgelik seviyesine ulaşamamış ülke yöneticilerinin hırs, açgözlülük ve dünyevi ihtiraslarında kurtulmaları mümkün değildir. İşte bugün ki dünyamızın hali budur. Şu anda bir yıldır, devletle olan ilişkilerimizde, bu konuda çalışmalar yapmaya devam ediyoruz ama iyi niyetli olmalarına rağmen, hem devlet hem yoga camiası henüz arzuladığım yerde değiliz. Ama karşılıklı gayretlerimiz devam ediyor. Bunun için ve de daha yarlı olabilmek için 2012’de Yoga Vakfı’mızı kurmuş bulunuyoruz. Vakıf çatısı altında, ihtiyaç duyan kuruluşlara, yoganın sağlığa katkıda bulunduğu şekilde ücretsiz hizmet veren projelerimizi, uygulamaya çalışıyoruz. Umarım bir gün yoga bütün dünyadaki okullarda öğretilmeye başlansın. Ve sağlıklı nesiller yetişsin. O zaman, dünya toplumlarının, bir birlik halinde, sulh içinde yaşayarak, yeni çağın, yani “yoga çağı”nın medeniyetini kurmak nasip olsun. Ben çok büyük hayaller kuran bir insanım ve hayallerime inanırım.
Kendi pratiğinizden biraz bahseder misiniz? Halen asana yapıyor musunuz?
Evet yapıyorum. Yogayla birlikte dans ve Tai chi ile birlikte yaptığım herşeyden, bir sentez oluşturdum. Kendi bedenimde ihtiyacım olan hem zihinse hem de fiziksel bir kompozisyon hazırladım. Mesela Halasana, Sirsana ve Sarvangasana gibi asanaları, bir spor ya da yoga geçmişi yoksa ve fiziksel olarak hazır değilse yaptırmıyorum, çünkü sakatlanmalar olabiliyor. Tabii ki kişi genç yaşta, 15 yaşında, yogaya başlamışsa bu geçerli değil. Ama kırkından sonra bu sakatlanma olasılığı yüksektir.
YOĞUN ÇALIŞANLARA ÖNERİLER;
Sinirlenince, kızınca, üzülünce üç derin nefes al. Verdiğin nefes, aldığın nefesten derin ve yavaş olsun. Sabah kalkınca güne tebessüm ederek başla. Acıkmadan yemek yeme. Bol su iç. Hergün kendine beş dakika ayır, otur, gözünü kapa ve kendine “ben şu anda hiç birşey istemiyorum” de ve orada hiç birşey istemeden kal. Haftada bir gün yapabiliyorsan, özellikle pazartesini tavsiye ediyorum, 24 su orucu tut, yani sadece su iç. İkinci gün orucu bozarken sadece meyve ve sebze ye. Oruç tutamıyorsan, akşam yemeğini yemeyebilirsin ve ya sadece çorba gibi hafif birşeyler yiyebilirsin.
Hizmet et, hizmet ettikçe, verdikçe mutlu olursun.
“Bu bilgilerin insanlığın yararına olması dileklerimle” Yogi Adnan Çabuk.
*** Bu röportaj Kasım-Aralık 2015 tarihli Yoga Journal Türkiye Dergisi’nde yayınlanmıştır.