Edebiyat & Yazı

Sesler yükseliyor

0 Adet Yorum

-

6 Ocak 2021

Sabah tek gözüm açık Doğa’ya krep yapıyorum, bir ara mutfak camına doğru yürüdüm. Karşı apartmanın tam bizim katın bir altına denk gelen dairesinde bir kedi arkadaşım var. Arada bakışıp konuşuyoruz, çoğunlukla evde yalnız ve hep camdan bakıyor. Sahipleri dışarıda yoğun çalışıyor sanırım çünkü kadını bir tek çamaşır asıp toplarken görüyorum. Bu sabah yine gün ağarırken çamaşırları toplamaya çıktı balkona. Kedi de çamaşırlığın üstünde gezinip dururken, bir de baktım kadın çorap çiftlerini hepsini yan yana asmış, her bir çifti çamaşırlıktan aldığı gibi o an katlayıp kaldırıyor. Şoka girmiş bir halde izlemeye devam ettim çünkü çorap çiftlerini bu kadar sistematik bir halde asıp kurutan birini ilk defa görüyorum. Aslında düşününce çok mantıklı, böylece tekleri hiç kaybolmaz. Neyse ki krebi yakmadan bitirebildim ama aklım halen muntazam bir şekilde asılmış çorap çiftlerinde, o zihinle onları asan kadında, hayatında. Acaba başka neleri böyle düzenli ve sistemli yapıyor? Dışarı çıkıp kafelerde yazı yazamamak, toplu taşımaya binememek, en çok da vapursuzluk çok vuruyor beni. Gökyüzüne, insanlara, çarşılara, pazarlara, sokaklara boş boş bakmayı özledim. Nitekim bugün öğleni geçince işlerim de hafiflemişken çıkayım biraz dedim, Kadıköy’e attım kendimi. Giderken yolda Yeşim’i arasam mı diye içimden geçirdiysem de bir sonraki sefere bıraktım hemen kesin işi vardır diyerek. Öyle yürümüşüm evden Kadıköy’e. Bahariye Caddesi’ni yukarı tırmanırken bir baktım önümde Yeşim. Yürüdük Moda’ya birlikte, sanki her zamanki kafemizde kahvaltımızı edermiş gibi konuşmamız gereken herşeyi bir çırpıda temize çektik, altını çizdik, notlar aldık. Sonrasında muhasebecime uğradım faturaları bıraktım, baktım o da çok bunalmış. “Evet” dedim, kış zor geçecek hepimize. Dolandım öyle sokaklarda boş boş, izledim insanları, hayvanları, ağaçları, derken rıhtıma gitmek istedi canım. Martı görmek, süzülen vapurların arkasından bakmak… Yığınla polis doluydu rıhtım, “miting var” dediler. “Olsun varsın” dedim, çöktüm bir banka. Çok kalabalıktı, polisler orada olmasına rağmen kimsenin bir çekincesi yoktu, çoluk çocuk oturuyordu herkes deniz kenarında. Alıştık çünkü bu manzaralara, normalimiz oldu eli tüfekli bekleyen çelik kuvveti görmek her daim. Yanıma bir teyze oturdu, beyaz önlüklü, arka taraftaki tostçunun eşiymiş. Bir sigara yaktı ve başladı martıların simitleri nasıl havada kaptığını anlatmaya. Sonra birlikte besledik martıları, sohbet ettik uzunca. Tam yanımdan kalkmadan önce “Rabbim hayra çıkarsın bu havaları kızım Ocak ayında burada fırtına olur bak biz martılara yem veriyoruz” dedi. “Amin teyze” dedim baktım vapurdan yığınla öğrenciler gelmeye başladı, sesleri yükseldi. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör atamasına karşı bir öğrenci dayanışması vardı. Dayanamadım ben de katıldım onlara, sesimi yükselttim, alkışladım. Orada olmak yaşadığımı, insan olduğumu hatırlattı bugün nefes aldım iyi ki.

ÖZGÜR TURAN’DAN HABERDAR OL,

YENİ YAZILAR, ETKİNLİKLER VE GÜNCELLEMELERLE SENİ HABERDAR EDELİM

ÖZGÜR’Ü BURALARDA TAKİP EDEBİLİRSİN Twitter Instagram