kadın
Dünyaya bir kadının eli değse Zeyna!
0 Adet Yorum
-12 Aralık 2016
Bugün konuşulacak en anlamlı isimlerden biri olsa gerek Didem Madak. Uzunca bir süredir derinine daldığım, kelimelerinden kopamadığım, yürekten bağlandığım şair. Kadın olmayı yalnızca şiirine değil, dünyasının da merkezine yerleştiren kadın.
2011 yılında kaybettiğimiz Madak, her sınıf ve toplumdan kadını barındırıyor dizelerinde. Onları hiç ayırım gözetmeksizin birbirine yaklaştırıyor, konuşturuyor. Onun şiirlerinde bodrum katta sefalet içinde yaşayan, tezgahtarlık yapan,ünlü bir şair olan, hasta bir anne olan, fahişelik yapan, öğrenci, hukukçu, gecekonduda yaşayan, masal ülkesinden gelen kadınların dayanışması ve dostluğu var. Çünkü o, çeşitli kimlik ve kişiliklerdeki bu kadınların, toplumların değer yargılarıyla, bir ortak kimlik altında silinip gitmesine sessiz kalınamayacağının, aynı yazgının paydaşlarının güçlerini birleştirmeleri gerektiğinin farkında.
2002 yılında Müjde Bilir’le yaptığı röportajda şöyle diyor şair:
“Çoğunluğu kendini gizleyen, koruyan, gardını alan, ürkmüş insanların yaşadığı bu ülkede bir kadın olarak bana ait bir hayatım olsun diye gösterdiğim çabaya ve kendi serüvenime haksızlık edemem. Bu yüzden hayatımı samimiyet ve cesaretle anlatmak benim için önemli. benim hala hayatımla ve bir kadın oluşumla ilgili çözemediğim bazı meselelerim var, bu meselelerle samimiyet ve cesaretle boğuşuyorum. Bütün bunlar yokmuş gibi davranıp, kitabi şiirler yazamam. Şiirlerim ütüsüz ve buruşuk gezdirdiğim ruhumun diyeti bence. Bu yüzden hepsi benden parçalarla dolu. Bu yüzden kadınsı, durup dururken bağıran şiirler.”
“Rengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma,
Mavi, mor, kırmızı, yeşil,
İstedim, hep istedim,
Sen iste derdim, iste yeter ki
Vereyim
Her istediğimi verdim
Arttım, fazlalaştım
Eksikli yaşamaktan”
Ah’lar Ağacı‘ndan alıntı yaptığım yukarıdaki dizeleri ile kadının erkek egemen güç tarafından ikinci plana itilen yaşantısından duyduğu üzüntüyü ve sürekli fedakarlık yapmaktan duyduğu bıkkınlığı dile getiriyor.
Aslında kadının doğasında var olmayan, yalnızca yetiştirilme biçiminden kaynaklanan fedakarlık duygusu, hemen her dönemde sömürülmesinin nedenlerinden biri. Çünkü o sevgisinin bir göstergesi olarak gördüğü davranışlarıyla, karşısındakinin hayatını kolaylaştırırken, karşı taraf değil minnet duymak, bunu bir görev olarak da ona yüklüyor. İşte bu nedenle, şair “Arttım fazlalaştım” derken bir türlü dile getiremediği bu davranış biçimini yani bıkıp usandığını anlatıyor. Okuyucuya da aynı durumda susmaması gerektiğinin farkına vardırıyor.
Pulbiber Mahallesi Tarihi şiirinde, yaşamı dağınık bir eve benzetiyor. Kadının evdeki düzeni sağlama gücünün yaşamında da kullanabileceğini söylüyor. Bunu yaparken, dünyasının yalnızca evden ibaret olmadığı, evin dışındaki dünyasının da derlenip toparlanmaya ihtiyacı olduğunu anlatıyor. Kadının içindeki gücü simgeleştirmek için kadın mahkumların en sevdiği televizyon karakteri Amazon kadın Zeyna’nın ismini verdiği kedisine soruyor.
“Bu son acıklı durum için ne yapabiliriz Zeyna?
Elleri titreyen Türkan Şoray için ne yapabiliriz,
Leğende çırpınıp duran balıklar için?
Ay böyle tencere kapağı gibi yuvarlanırken sokakta
Ortalığa soymak, sonra bekletmek tuzlu suda…
Kara sularını akıtmak lazım.
Bunlar bizim tariflerimiz, mahallemizin
Kim koklasa hayat pişirmiş bu kızları der.
Dünyaya bir kadının eli değse Zeyna!
Şöyle halı gibi çırpılsa
Tozlar havalansa…”
Kelimeleriyle, seslenişiyle meydan okuyan, kendini bütün yalınlığıyla anlatabilen nadir kadın şairlerimizden bana göre Didem Madak. Acısını dizelerinde dibine kadar yaşatan, bağıran, paylaşan cesur bir kadındı o. En sevdiğim dizeleri;
“Bir zamanlar öfkem beni zora koşardı.
Kızıl yelelerim yapışırdı terli alnıma.
Ne eğere gelirsin ne de semere derlerdi bana.
Yeniden doğmuş olurdum oysa,
Öldüğümü sandıklarında,
Yalnızca kağıtlarda iyi koşan bir at olarak.”
Aralık 2014’te Didem Madak dostları, eleştirmenleri, akadesmisyenler ve okurları bir sempozyumda biraraya geldiler. Şairin eserlerini farklı veçheleriyle ele aldılar. Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı tarafından düzenlenen bu sempozyumun içeriği sonrasında kitap haline getirildi. Solmaz Zelyüt‘ün yayına hazırladığı “Didem Madak’ı Okumak” adlı kitap şaire dair bir başucu kitabı niteliğinde. Yukarıda yazdığım yorumlar da bir süredir elimden düşüremediğim bu kitaba ait. Eğer sizin de içinizde susturamadığınız sesleriniz varsa Didem Madak‘la mutlaka tanışmanızı öneririm.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. Kadınlar susmasın, susturulmasın!
7 MArt 2016