Ebeveyn & Çocuk
Hem insan hem hayvan doktoru
2 Yorum
-22 Nisan 2011
Pamuk ameliyatını oldu, bugün 3. günü daha iyice. En sevdiği cam kenarına ve dolap tepelerine çıktı bugün, iyileşmeye başladığını anladık. Tam bir kucak kedisi oldu, sevilmeye bayılıyor bugünlerde. Kendi kendini iyileştirdi, dinlenerek, uyuyarak ve sevilerek. Doğa ameliyattan geldiği ilk gün çok üzüldü ve ağladı. Ameliyat yerinin acıyacağını düşünerek kucağına alamıyor henüz ama en azından başını seviyor. Yakında yine evde kucakta taşımalara başlar.
2 yaşında astronot olmaya karar vermişti, geçen yıldan bu yana veteriner olmaya karar verdi. Hatta hayvan hastanesi kurup adını da Dünya koyacakmış. Fakat en son bugün (yani 5 yaşında) verdiği kararla, “hem insan hem de hayvan doktoru” olacakmış. Hayvan olarak da, kedi, köpek, inek, at, tavşan tedavi edecekmiş.
Bugünlerde en büyük sıkıntımız köpek balıkları kitabındaki avlanmaya ilgili bölüm. Sanırım 1 ay önceydi bu kitabı aldım geldim, başladık okumaya. Ne zamanki köpek balıklarının avlandığı ve etinden çorba yapıldığının anlatıldığı bölüme geldik başladı ağlamaya, susturmak mümkün değil. O günden beri de bir daha okumak istemedi ta ki dün geceye kadar. Getirdi bana kitabı yatmadan önce okuyalım diye. “Tek şartla ama. O bölümü okurken sen ben kulaklarımı kapatırım” dedi. Unutmamış! Aldım karşıma anlattım. “Malesef köpek balıklarının da avlanıyor ve etinden çorba yapılıyor, bunu kabul edelim, var böyle bir gerçek” dedim. Yok ne dediysem ikna olmadı. Diğer bir sayfada bir çeşit köpek balığının hamsileri yediğini anlatıyordu. Hamsi de Doğa’nın yemeyi en sevdiği balıklardan. Örneğin bu durumu yadırgamadı ve hatta “aaaa demek köpek balığı da benim gibi hamsiyi seviyormuş bak” dedi. “Peki büyük balıkların küçük balıkları yemesi seni rahatsız etmiyor mu” diye sorduğumda ise “hayır, çünkü aç kalmamak için yiyorlar” dedi.
Zaman zaman et ya da tavuk yerken, “Bu yediklerimiz neşeli tavuklar mı?” ya da “pirzola diye bir hayvan var mı ne yiyoruz biz” diye soruyor. “Yediklerimizin bir zamanlar neşeli oldukları kesin ama…” diye yanıt veremiyorum tabiki de. Hele böyle bir konuda, kendimle bile çelişirken onun özgür iradesine nasıl karışabilirim ki. Seçenekleri sunmak bana ait, kararı kendine kalmış, ne zaman ne şekilde hissederse öyle olacaktır.
Sorgulaması, dayatılanı kabul etmemesi her ne kadar zorlasa da beni bazen, hoşuma gidiyor çoğu zaman. İçimdeki asi ruhu olduğu gibi çıkartıyor dışarı. Çoğunlukla içimde bir yerlerde susmuş küçük Özgür’ü konuşturuyor, bağırtıyor hatta çığlık çığlığa…