Röportajlarım

Gerçek dönüşümü sağlayacak tek şey kalp

6 Yorum

-

29 Ekim 2010

 

Maya Takvimi Uzmanı Fatih Keçelioğlu’yla geçtiğimiz hafta başında röportaj yapmak üzere buluştum. Yaklaşık 3 saat süren keyifli bir sohbetti. Keçelioğlu’nun anlattıkları içerisinde beni en çok etkileyen, kendi içinde yaşadığı değişimleri ve farkındalıklarını gayet açık yüreklilikle benimle ve dolayısıyla sizlerle paylaşması oldu. Bunun yanısıra güneşteki patlamalar ve scalar energy konuları hayli ilginç gelecek sizlere de. Herşeye rağmen korku enerjisi yaymadan bu bilgileri içsel süzgecimizden geçirelim ve kendi hayatımıza dair özdisiplinimizi oluşturalım. Sohbetimizi özellikle soru-cevap olarak ve kısaltmadan, olduğu haliyle yayınlıyorum ki siz de benim aldığım keyfi hissedebilesiniz.

Son konuşmamızda dünyanın ekolojik olarak son 10 yılı kaldı demiştin. Çok mu geç kaldık dünyamızı kurtarmak için?

Çok geç kaldık ama ekolojik anlamda değil. Geçen yıl bu mesajları verdim; “Dünyamızın ekokolojik olarak 10 yılı var, permakültürle ilgilenelim” dedim ve doğru da söyledim ama bu yıl fikrimi değiştirdim. Bu yıl Hindistan’da bir süre Auroville’de kaldım. (Auroville, 1940’ların ünlü gurusu Sri Aurobindo ve manevi yoldaşı Anne tarafından temelleri atılmış bir ütopik bir kent) 6 yıl önce ilk gittiğimde çok etkilenmiştim. 5-6 haftalığına sadece oraya gittim geçen yıl. Sri Aurobindo, dünyanın geçirdiği bilinç değişimlerini anlatan bir yogi. Artık dünyadan el etek çektiğimiz bir ruhsallık değil maddeyi tanrılaştıracağımız bir ruhsallık yaşamamız gerektiğini söylüyor ve “yeni bir çağa girmeliyiz, yeni bir insan ortaya çıkmalı” diyor. Orada aldığım mesaj şuydu; İnsanlar bu kadar güzel bir vizyonla bu kadar güzel bir yer kurdular, çevreciliğe yöneldiler ama buraya geliş amacımız sadece bu değil. Kendi evrimleri üzerine çalışmıyorlar, nefslerini terbiye etmeye çalışmıyorlar. Ve bunun aslında dünyanın genel bir sorunu olduğu fark ettim. Birşeyler yapılıyor ama yapılan şeyler hep dış dünyaya yönelik. Bilinçli bir yükselme ve gelişme yaşamadığımız sürece istediğimiz kadar ekoloji ile uğraşalım dünyayı kurtaramayacağız. Çünkü temelde radikal bir dönüşüm gerekiyor. Greenpeace örneğin, onlara da çok sempatik bakmıyorum. Eski Greenpeace yöneticisi şimdi Avusturalya’da maden endüstrisinde çalışıyor. Bugün Greenpace’in başındakiler çevreciler değil, iş adamları, bürokratlar..vs. Materyal algının içinde kaldığı sürece ekoloji de bir materyal algı olarak devam ediyor. Burada Mayaların mesajı şu; Sadece kendimizi ve dünyanın kaynaklarını kurtarmak için değil ruhsal yapımız için de dünyaya ve doğaya dikkat etmeliyiz. Onun özüyle temasa girmeliyiz. Çünkü şaman kültürde her bir ağacın bir ruhu olduğuna inanıyorlar. Sadece dünyayı kurtaran, ruhsallığı tamamen dışlayan bir ekolojik yaklaşım yeterli olmuyor. Bir denge kurmak gerekiyor. Maden içimizde. İşlemek için çaba gerekiyor. Ayrıca geleneksel disiplinler gerekiyor mayalarda olduğu gibi.

Peki nasıl değişecek bu tablo?

Kendi gücümüzü bulmamızla değişecek. Ruhsal olarak kendi gücünü idrak etme durumuna gelmeyince hiçbir şeyi değiştiremeyeceğiz. Her insanın kendi manevi çalışmasını yapması gerekiyor. Bu konuda şu anda yaşayan Mayalar çok iyi bir örnek. El etek çekmekle olmuyor. Uygulamaya geçmek gerek. Mevcut düzene tek başına direnmemelisin. Senin gibi düşünen insanlarla birleşmelisin. Misyonunu bulmalısın. Savaşarak kendi gücünü kaybetmemelisin. Varoluşumuzu genişletmeliyiz. Düşük egomuzdan çıkıp daha derin bir farkındalıkla hayatı yaşamaya başlamalıyız. Haftasonluk reiki ya da yoga kursları da bir işe yaramıyor. İnsanın artık kendi gücünü keşfetmesi gerekiyor. Bu da özdisiplini, kendinle çalışmayı gerektiriyor. Geçici çözümlerin işe yaramadığı bir zamandayız. Tüketim kültüründen dolayı hemen al-sat-yap bilinci var.

Geçen yıldan bugüne ne değişti?

İnsanların aslında en çok istediği şey aşk ve muhabbet. Gerçek samimiyet ve gönülden bağlantı. Kur’an’da samimiyeti İhlas Suresiyle anlatıyor. İhlas samimiyet demek. Bunun inanılmaz şifa verici gücü olduğunu keşfettim. İki tane 10 günlük bir tane de 17 günlük sessiz inziva yaptım. Bunlar çok daha derinden birtakım şeyleri keşfetmemi sağladı. Biz aslında Anadolu’nun tasavvuf kültürüne sahip olduğumuz için, Türkiye olarak çok şanslıyız. İstanbulda  politik gücün oyununa gelmemiş çok iyi erbablar var. Bu kişilerle temasa geçip feyz almak da önemli. Yaşadığımız her türlü sıkıntıyı aşabilmemizi sağlıyor. Gerçek dönüşümü sağlayacak tek şey kalp.  Kalp aslında Arapçada dönüştürücü demek. Ruhsal bir katelizör. Kalbimizi bulduğumuzda, gönül gözümüz açıldığında insanların temel ihtiyacını karşılayacak sevgiyi verebilecek duruma geliriz. İnsanlar temelde neden mutsuz? Temel ihtiyaçlarının karşılanmaması ruhsal bir hastalık yaratıyor. Aslında bir tımarhanede yaşıyoruz. Nefsimizi kırmak için bunları yaşıyoruz.

Ben son zamanlarda özellikle zamanın hızlandığını çok net hissediyorum fizik yaşamda. Bunu nasıl açıklıyorsun Maya Takvimi’ne göre?

Zaman göreceli, tamamen bir enerji. Maya takvimi bilincin evriminin hızlandığını söylüyor. Burada aslında 2 çelişkili mesaj vermiş oluyorum; Aslında bir taraftan bilincin evrimini sağlayacak koşullar hızlanıyor. Dalgalar üzerinde sörf yaptığınızı düşünün. Hayatın evriminin bir sörf olduğunu düşünün. Eskisine göre çok daha büyük ve sık dalgalar geliyor sörf yapmamızı sağlayan. Maya takviminde hızlanan şey zaman değil. Zamanın 2 farklı yanı var aslında; Mekanik zaman ve ruhsal zaman. Mekanik zaman hiç değişmiyor hep aynı. Ama içine daha yoğun evrimsel zaman enerjisi giriyor. Eskiden 10 yılda yaşayacağımız değişimi şimdi 1 yılda yaşayabiliyoruz. Ama tabii o sörf dalgasına binip sörf yapabiliyorsak. Sörfün yoksa ve dalgalar üzerinde sörf yapmayı bilmiyorsan, çok kolay bir şey değil. Gidemiyorsun ve dalgalar senin üzerinden geçiyor. Ve bunu şu an hisseden çok fazla spritüel insan var. Bir yerlerde birşeyleri yanlış yaptıklarını fark edenler var. Ben de bu yollardan geçtim. Ama daha sağlam bir dönüşüm teknolojisi kullanmak gerekiyor. Örneğin, Agama Yoga bana göre böyle bir şey. Herkesin başka yöntemleri olabilir, bu benim yöntemim. Çok yakın bir zamanda bu disiplini seçenler ve seçmeyenler arasındaki fark daha da ortaya çıkacak. Bunu yıllardır çok derin yaşayan insanlar da var. Onlar çok sahnede değiller, onları sadece arayan buluyor. Dolayısıyla bunların da değeri ortaya çıkacak.

Carl Johan Calleman’ın bazı teorileri tutmadı değil mi bu yıla yönelik?

Carlos Bairos’un “Kader Kitabı”nı okudum. Mayaların bilgileri çok sınırlı. Çok gizli tutuyorlar ve açıklamıyorlar. İlk defa mayalardan biri bu konuda kitap yazdı ve geçen yıl basıldı. Ne biliyorsam Calleman üzerinden biliyordum, bu kitap beni çok genişletti. Kitapta, bu takvimin çok önemli olduğu ve dönüşüm zamanında da insanlara çok yardımcı olacağı söyleniyor. Calleman’ın çok inandırıcı bir teorisi vardı. 5. Gece tahmini çok güzel tutmuştu ama 6. Gece tutmadı. Dolayısıyla bilimsel olarak bakıyorsak bu sistem geçerliliğini yitirdi. Tamamen çöpe atmıyoruz ama sorguluyoruz.

1 yıl sonra bitecek bir takvim için neden maya astrolojisi eğitimi veriyorsun?

Calleman Tzolkin’in biteceğini söylüyor ama Carlos Bairos böyle bir şey söylemiyor. Calleman haklıysa 28 ekim 2011’de bitmesi ve gerçekten ruhsal anlamda çok iyi bir bilinç seviyesine gelirsek zaten Tzolkin’e gerek kalmayacak. Olmama ihtimali yüksek bana göre. Zaten Calleman ile şu aralar görüş ayrılığı yaşıyoruz bu konuda. Bana göre, 28 ekim 2011’de bir mucize olmazsa  Tzolkin’i kullanmaya devam edeceğiz.

Birçok felaket senaryosu var 2012 ile ilgili. Bu senaryolarla ilgili yeni araştırmaların var mı?

Güneşin patlamaları var. Bununla ilgili bütün felaket senaryolarının hepsini çöpe atmıştım ama bununla ilgili bir şey yakaladım. Çok bilimsel bir şey. Hatta geçenlerde National Geographic’te bir belgelselde anlatıldı. Güneş aktivitelerinin 11 yıllık çevrimleri varmış. Bu çevrimler zirve yaptığında çok büyük patlamalar oluyor ve gücü çok yüksek parçacık proton, elektron rüzgarı, fırtınası çapıyor dünyaya. Böyle bir şey yüzyılda birkez oluyor. Bu da elektrik ve elektromanyetik bütün aletleri bozuyor ve kullanılamaz hale getiriyor. Böyle bir olay 1859 da yaşandı(Carrington Event). O zaman kuzey yarımküreye çarptı ve bütün telgraf sistemleri iptal oldu. 2 haftaya yakın sürdü. Böyle birşey yüz yılda bir geliyor ama yaklaşık 150 yıldır gelmedi. Dolayısıyla her an böyle bir şey olabilir. Carrington kadar güçlü değilse o kadar zarar vermez ama o kadar güçlü etkide olursa, insanlık taş devrine geri gidebilir. Büyük bir kaos ortamı! Ayrıca insan bedenine vereceği fiziksel zararlar da var. Nasa zaten Haziran ayında böyle bir açıklama yaptı ve insanlığı uyardı. Bununla ilgili farklı siteler var; Bilgisayarınızı, kendinizi nasıl koruyacağınızı anlatıyor.

Dan Winter adında çok çılgın bir bilim adamı var bu konuyla ilgili.  Teorisi de kendisi gibi çılgın. “İnsan bedeni de elektro manyetik bir yapıya sahiptir” diyor. Dan Winter’a göre, 2011-2012 içinde böyle bir şey bekleniyor. “Eğer bu normalden daha güçlü olursa zarar büyük olur. Direkt insanın bağışıklık sisteminin çöküşü” diyor. Hani sörften bahsettik ya işte burada tsunami geliyor ve orada sörf yapmanız gerekiyor. Burada çok ilginç yaklaşımlar var. Enerji kanallarının, nadilerin açık olması, gönül gözünün açık olması çok önemli. “Eğer bu dalga geldiğinde sen hiçbir şeyden habersiz değilsen, farkındaysan ve dalganın üstünde sörf yapabiliyorsan işte bu senin DNA’na işleyecek ve mucize bir aydınlanma böyle olabilir” diyor Winter. Sosyal ve fiziksel anlamda her anlamda bir hazırlık gerektiriyor bu durum. Winter ayrıca, metallerle yakın yaşamamamız gerektiği konusunda bizi uyarıyor. Çünkü enerjinin sıkışması ve tekrar açığa çıkması gibi bir şey. Enerji alanımızda çok fazla metal bulundurmamalıyız. Vücudun asit alkali dengesini korumak ve bu nedenle de yeterli miktarda tuz almak gerekiyor.

Nereye çarptığı önemli. Çok güçlüyse eğer tüm dünyayı etkileyebilir. Düşünün, güneşin bir saniye içinde ürettiği enerjiyi, dünya 1 milyon yıl kullanabiliyor. Korku yaratmak istemiyorum. Teslimiyet önemli.

Winter, enerji dalgalarını hareketleriyle ilgili şöyle söylüyor; “Işığı bükebilen tek şey aşk’tır”. Aslında çok mistik anlamda şuna geliyor; Aşık olmak tanrısallığımızı yaşamak anlamında geliyor. Yaratıcılık da bizim içimizde. Güneç patlamasını da atlatmamızı sağlayacak temel şey budur.

Toplumsal hipnoz durumundan çıkmaya başladık mı?

Tam tersi. Kollektif zihnin yapabileceği çok fazla şey var. Farkındalık ve birlik olmak çok önemli. Burada aslında Scalar energy konusuna girmek isterim. Çok önemli bir teknoloji ama bana kalırsa kadim kültürlerin çok da farkında olduğu bir teknoloji. Atlantis’in kullandığı kristal teknolojilere yakın olsa gerek. Temel meselesi; sonsuz enerji. Evren tek bir enerjiden oluşuyor ve bu enerji farklı frekanslarda, dalga boylarında, farklı hallerde oluyor. Işık, renk, titreşim, madde, bizim bedenlerimiz oluyor. Herşey aslında temelde aynı enerji. Scalar teknolojisi, aynı olan sonsuz enerji kaynağının içine dalıp oradan sonsuz enerjiyi açığa çıkartmak üzerine. Ama atom bilimi gibi değil daha farklı derin bir boyutta. Tesla bu konuda bir dahi. Edison onu rakip görüyor çünkü o doğrusal akımı çıkartıyor. Tesla’nınki altenatif akım olduğu için aralarında bir anlaşmazlık oluyor. Şu anda dünya alternatif akım kullanıyor çünkü çok daha akıllıca bir çözüm. çok önemli bir adam; bütün radyo dalgaları, elektro manyetik alanlar gibi farklı fizik alanlarını biraraya getiren ve çok da iyi niyetli bir insan. Yaptığı araştırmalarda ulaşmak istediği sonuç, tüm dünyaya bedava elektrik dağıtmak. Sıfır noktası enerjisi denilen şeye ulaşıp, enerjinin kendisini bu şekilde yaparak elektriği bedava yapmak istiyor fakat rant sahipleri buna engel oluyorlar. Dolayısıyla parasız kalıyor. Ama Tesla’nın çok ilginç teorisi var. Bunlardan biri Philedelphia Deneyi.  Scalar teknolojisini kullanarak bir savaş gemisini yok ediyor. Çünkü Amerikan ordusu istiyor bunu ama bütün mürettebat deliriyor çünkü gemi aslında yok olduğu sürede bir zaman yolculuğu yapıyor. Çünkü scalar dalgaları zaman boyutunu da işin içine katıyor. Scalar dalgalar çapraz değil doğrusal gidiyor bu nedenle zaman boyutu da işin içine giriyor. Yani savaş gemisini farklı bir boyuta yollayıp geri getiriyor. Örneğin, yıldız savaşları teknolojisi de Tesla’ya dayanıyor. Dolayısıyla Tesla tek bir tabancayla bir gökdeleni aşağı indirebilir bir teknolojisi de var. Bunlar çok güçlü bu teknolojiler bizi çok aydınlık bir yere de götürebilir, karanlık bir yere de. Tabii Tesla öldükten sonra tüm Amerikan gizli servisleri Tesla’nın arşivine ve çalışmalarına el koyuyorlar. Tesla çok şey paylaşmamış herşeyi hafızasında tutmuş çünkü paranoyakmış ama çok gizli bazı bilgilere ulaşılmış ve gizli ajanlar tarafından kullanıldığına dair bazı teoriler var. Ayrıca bu bilgilerin zihin kontrolü olarak kullanıldığı yönünde de teoriler var ki bence çok da gerçekçi olabilir. Özellikle politik alanda kullanıldığını biliyorum.

Örneğin, Masonlarla ilgili bir hikaye var; Romanya’da bir parapsikoloji uzmanı öğretmenim anlattı. Mason bir arkadaşı ona bir sır veriyor. Romanya’da vardiya yapan telepati ve üçücü göz yetenekleri geliştirilmiş bir ekipleri olduğunu söylüyor. İlk olarak insanlara mesajlar veriyorlar özellikle de uyurken gece saatlerinde. İnsanların zihinlerini yönetiyorlar. Uyanık olmak gerekiyor her anlamda. Bunu kendimde gözlemliyorum. İnsanlık için iyi şeyler yapmak istiyorum. Yolda önüme yavaşlatıcı şeyler çıkıyor. Moda, güzellik tarzı şeylere bu kadar saldırmamızın nedeni de bu. Scalar teknolojisi aslında insanların berlirli bir partiye oy vermesi için de kullanılabilir. Türkiye’de de kullanıldığını düşünüyorum.

İşte bu yüzden insanın kendi gücünü, tanrısallığını, özgürlüğünü keşfetmesi çok önemli. Bir matrixin içinde yaşıyoruz aslında bir parapsikolojik savaş var. Alt beynimizi olgunlaştırmalıyız.

Scalar enerji çok olumlu da kullanılabilir. İktidar ve medya bunlardan hiç bahsetmiyor. İnternet sayesinde haberdar oluyoruz. Geleceğin bilimi bu. Doğru kullanılabilirse mucizevi şifa gibi. Onu kaldıracak bir yapıya sahip olmamız lazım. Kendimizi belirli bir disiplinde tutmamız gerek. Yine ciddi bir düşünce dalgası var üzerimizde bizi daha çatışmacı yapmaya yönelik. Çünkü buradan beslenenler iktidar sahipleri. Moda örneğin kadında bir beğenilme takıntısı yaratıyor. Erkek de bunu destekliyor. Aslında tantraya göre her kadın güzeldir. Güzel giyinmekte bir sorun yok ama moda tüketim çılgınlığını tetikliyor. Aslında erkek bir kadının nasıl güzel giyindiğinden çok onun enerjisine bakardı ama artık bu durum değişti.

ÖZGÜR TURAN’DAN HABERDAR OL,

YENİ YAZILAR, ETKİNLİKLER VE GÜNCELLEMELERLE SENİ HABERDAR EDELİM

ÖZGÜR’Ü BURALARDA TAKİP EDEBİLİRSİN Twitter Instagram