Röportajlarım

Kadim bilgeliğin modern sesi

0 Adet Yorum

-

28 Kasım 2016

Budokon stilinin yaratıcısı Cameron Shayne, yoga ve savunma sanatlarının bir bütün olduğuna dikkat çekerek, içimizdeki yogi ve savaşçının iyi bir ilişki içinde olduğunda kendimize daha yakın olduğumuzu söylüyor.

Gurulara inanmayan, savaşçı ve liberal bir düşünür, yeniliğin, hareketin öncüsü, kışkırtıcı bir provakatör… Cameron Shayne yazar ve oyunculuğunun yanısıra aynı zamanda, bir aziz, bilinmeyenin kaşifi ya da işimize yaramayan saçma kalıpları içimizden çıkartan kişi olarak tanımlanıyor. 2001 yılında Budokon yoga stilini ve Budokon Savunma Sanatlarını içeren Budokon Üniversi’tesini oluşturmuş olan Shayne’in öğrencileri arasında çok ünlü oyuncular, rock yıldızları, olimpiyatçılar, atletler var. Shayne birçok ünlü isime kariyer yolunda destek verdi. Bunlardan biri olimpiyatlarda bayanlar plaj voleybolünde ilk altın madalyasını kazanan Kerri Walsh. Muhteşem bir fizik görünüm isteyen Courteney Cox, Jennifer Anniston, Meg Ryan ve Renee Russo gibi oyuncularla da çalıştı. Ayrıca Charlie Sheen’i uyuşturucu sorunundan kurtardı. Bugün dünya çapında uluslararası yoga konferanslarının en gözde konuşmacılarından biri olan Shayne, Japon ve Kore sistemlerininin her ikisininde de siyah kuşakta savunma sanatları dalında dünya şampiyonu.

Kendi yoga sisteminizi nasıl oluşturdunuz? Diğer ekollere göre oldukça farklılıklar içeren bu sistemin ortaya çıkış hikayesinden bahseder misiniz?

12 yaşıma geldiğimde savunma sanatları ve zen meditasyonu çalışmaya başladım. Her zaman kendimde bir farklılık olduğunu düşünürdüm. Mistizm ve sihir içeren birçok sebepten dolayı bu iki çalışmanın içine çekildim. Diğerlerinden farklı hallerim kendimden utanmama sebep oluyordu bu nedenle savunma sanatları ve meditasyon bana kendimi güvende hissettirdi ve ayaklarımı yere sağlam basmamı sağladı. Aynı zamanda da inançlı biriydim. 20’li yaşlarımda yogaya başladım ve yoganın bana hiç yabancı bir şey olmadığını gördüm. Tanrıyı anlama arzum beni Tanrı düşüncesinden kurtarıp nihayetinde herşeyin Tanrı olduğu düşüncesini geliştirmeme kadar götürdü. Budokon kendi eğitim sürecime verdiğim basit bir isim. Bu eğitim hem savaşçı hem de yoginin eğitimi. Her iki sistemi tek bir yolda, herhangi biri ile birebir özdeşleşmeden, birbirleri arasındaki dönüşümle ele alıyorum. Budokon stilinde öğrenci, her iki sistemi de birbirinin varoluşu için gerekli olarak görüyor. Herşey karşıtıyla anlam kazanır. Işık karanlıkla, barış ise mücadeleyle anlam kazanır. Kendi içinde kendini değiştirmek de bir mücadeledir. Mücadele de savaştır. En temel arzularımız hayatta kalmak için gereklidir. Yoga bize varoluşumuzun sebeplerini sorgulatıyor çünkü zaten aksi takdirde ölü olurduk. Bizler sonsuz uzayız, sınırsız, ölçülemez hiçliğiz. Çünkü zihin hiçliği anlayamaz, sadece mücadeleyi ve içimizdeki savaşçıyı uyandırır tıpkı içimizdeki yogiyi uyandırdığı gibi. Budokon hiçbir şeydir. Varoluşumuza dair biraz daha sorgulama yapmaktan başka bir şey değil.

Japon kültürünün hangi yönlerinden etkilendiniz?

Samuray ve Zen Budistleri ilgimi çekti. Onların resimlerini gördüğümde hep birşeyler hissederdim. Japonların sosyal ortamlarda birbirlerine gösterdikleri derin saygıyı hep anlamaya çalışır, gözlemlerdim. Bunun altında yatan sebebin körü körüne itaat etmek değil de farkındalığı yüksek bir işbirliği ve yardımlaşma olduğunu görürdüm. Geleneksel Japon el sanatlarına ya da Japon kültürüne herhangi bir meslekten çok daha derin saygı duyarım.

Yoga ve savunma sanatlarını nasıl biraraya getiriyorsunuz?

Yoga ve savunma sanatlarını dişi ve eril olarak birleştirebilirsiniz. Her ikisi de birbirlerinden esinlenirler ve birbirlerini bütünlerler. Fiziksel hareket olarak da yansımaları aynıdır. Her ikisi de enerjiyi hareket ettirir. Aralarındaki tek fark, farklı oldukları düşüncesi. Her ikisi de korku ile yüzleşiyor. Bazen sertçe, bazen yumuşakça, bazen hızlı, bazen de yavaş.

Budokon stilinin temel yapısı nedir. Örneğin asana, nefes ve diğer egzersizler sistemin ne kadarını kapsıyor?

Budokon stilinin fiziksel egzersizleri özel asana serisinden ve içsel gözlemle odaklanmanın olduğu oturarak yapılan meditasyon çalışmalarından oluşuyor.

Bu stilin diğer yoga stillerinden farkı nedir?

Bana göre Budokon ve diğer stiller arasındaki fark, yogi ve savaşçı arasında geliştirilen kararlı, azimli, kolay anlaşılır ilişki. İçsel mücadelemizin, üstesinden gelinecek değil iyileştirilecek, mükemmelleştirilecek birşey olduğunu görüyoruz ve kabulleniyoruz. Yaradışılışımızdan gelen sert, şiddet dolu doğamızı red ettiğimizde herşey çok zorlaşıyor. O zaman kendi doğamıza yabancı oluyoruz. Kararsız, ne yapacağı belli olmayan ve gözü yeniliklere kapalı insanlar oluyoruz.

Görüyoruz ki Budokon daha çok oyuncuların, atletlerin, yüksek tempoda çalışanların ilgilendiği bir stil. Sokaktaki insanlar için bu stilin avantajları ne olabilir? Örneğin hiç savunma sanatlarını ya da yogayı tanımayan insanlar için bir faydası olur mu? Budokon hangi durumlarda bize cesaret ve güç verir?

Bence oyuncuların Budokon’a bu kadar ilgi göstermelerinin sebebi tamamen kendilerini daha iyi ifade eden iyi bir öğrenci olmak istemeleri. Kendi içsel sorgulamanızı yapmaksızın bu yoga stilini çalışmak çok kolay değil. Oyuncular için de bu oldukça doğal bir süreç. İşleri gereği sürekli olarak kendilerini sorguluyor, yeni kimliklere nasıl girebileceklerini araştırıyorlar. İşte Budokon, sokaktaki insan için de aynı sorgulamayı getirebiliyor. Bizler sürekli “Ben buyum” ya da  “Ben şöyleyim” diye kendimizi değişim olasılıklarına kapatıyoruz. Oysa böyle ya da şöyle olmak arasında birçok şey de olabiliriz. Her an değişebiliriz. Budokon sadece kendi farkındalığımıza, kadim bilgeliğimize modern bir ses getiriyor.
***Bu röpörtaj, Mayıs-Haziran 2015 tarihli Yoga Journal Türkiye Dergisi’nde yayınlanmıştır.

 

ÖZGÜR TURAN’DAN HABERDAR OL,

YENİ YAZILAR, ETKİNLİKLER VE GÜNCELLEMELERLE SENİ HABERDAR EDELİM

ÖZGÜR’Ü BURALARDA TAKİP EDEBİLİRSİN Twitter Instagram