kitap

Katman katman yoga

0 Adet Yorum

-

30 Kasım 2016

Bora Ercan’ın yeni kitabı “Surya’dan Patanjali’ye Yoga”, tarihten coğrafyaya, arkeolojiden astronomiye ve evrim sürecine kadar yogayı birçok katmanıyla ele alan bir kaynak kitap niteliğinde.

Yoganın dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her geçen gün daha geniş kitlelere yayılması felsefesine ve tarihine yönelik ciddi bir kaynak ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Çünkü kökeninin ne olduğu bilinmeden yapılan herşey popüler kültürün ötesine geçemiyor. Ayrıca yoganın felsefesine dair Türkçe kaynak yok denecek kadar az. Örneğin yoganın temel felsefi kitapları olan Vedalar, Upanishadlar ve Hatha Yoga Pradipika’nın tam metin olarak Türkçesini bulamıyoruz. Bu anlamda bilgi eksikliği yoga üzerine birçok yanlış tanımlamalara, çarpık yorumlara yol açıyor. Bu boşluk ve belirsizlik içinde doğru kaynağa başvurup gerçek ve güvenilir bilgiye erişebilmek yogayı hayatımıza tam olarak geçirebilmek adına önem taşıyor. Bora Ercan’ın yeni kitabı “Surya’dan Patanjali’ye Yoga”, bu kaynak ihtiyacına her anlamda yanıt veriyor.

Yıllara dayanan yoga ve eğitmenlik geçmişinin deneyimiyle harmanladığı kitabında Ercan, Vedalar, Brahmanlar, Aranyakalar, Marabbarata, Upanishadlar, Puranalar, Yoga Upanishadlar ve Yoga Sutralar gibi İsa’dan öncesine ait metinlerden örneklerle, yoganın doğasının insanlık ve kültür tarihindeki yerini araştırmış. Ercan, yoganın günümüzde bütün dünyada bunca kabullenilmesinin altında yatan nedeni insanın evrim sürecine de değinerek anlatıyor. Ayrıca yogayı tarih, coğrafya, arkeoloji, astronomi gibi bilgilerin ışığında da incelemelerinin sonuçlarını aktarıyor. Ercan ile yeni kitabı ve yoga yolculuğu üzerine konuştuk.

Farklı kültürlerin rüzgarı

Hariom ve Om Yoga’nın kurucusu, yazar ve gezgin Ercan’ın Hint Kültürünü ve aşram yaşamını anlattığı Muson Şarkıları: Bir Yoga Yolculuğu, Akdeniz ve ada kültürünü işlediği Odysseus Adaları: Bir Akdeniz Yolculuğu, Tibet ve Budizm imgeleriyle dolu Göğe Yakın Topraklar: Bir Tibet Yolculuğu adlı kitapları bulunmakta. Ayrıca birçok antropoloji ve matematik kitapları çevirmiş, çok sayıda dergi ve gazeteye deneme, makale hazırlamış olan Ercan bugünlerde 3 ciltlik bir eser olarak hazırladığı Yoga kitabının ikinci cildi üzerinde çalışıyor.

Yoga ilk olarak hayatınıza ne zaman ve nasıl girdi?

İlk olarak 1985 yılında meditasyonla ilgili okumaya başladım. Bir süre transandantal meditasyon seminerlerine devam ettim. Fakat sistemi tam öğrenemedim, çok para istemişlerdi. 16-17 yaşlarındaydım. Daha sonraları Ankara’da evimizin salonunu uzun süre yoga stüdyosu olarak kullandık. Uyguladığımız teknik de daha çok meditasyon ağırlıklıydı. Arada kopuşlar olsa da o zamandan bugüne meditasyon ve yoga benimle oldu.

İlk günden bugüne baktığınızda hayat yolunuzda yoga en çok nerelerde size rehber oldu?

Kendim ve çevremle ilişkilerimi belirlememde etkili olmuş olabilir. Yoga yapmasaydım ne olurdu, bilemiyorum. Belki de daha iyi olurdu yaşamım, örneğin daha materyalist olabilirdim.

“Surya’dan Patanjali’ye Yoga” adlı kitabınız yogaya gönül verenler için ciddi bir kaynak kitap niteliğinde. Bir tarih ve felsefe kitabı değerindeki bu kitap fikri nasıl doğdu? Kitabı yazma sürecinde neler yaşadınız? Kitabın yazılış hikayesini anlatır mısınız?

Bu çok zor bir soru. İşin aslı dünya dillerinde yoga üzerine çok kitap yazıldı, ne yazık ki bunlar Türkçede yok. Bizde yoga kültürünün oturması zaman alacak. Elde avuçta bir ölçü olmayınca ortalık toz ve gaz bulutu. Yanlış anlaşılmasın derdim bir ölçüt olmak da değil, tam tersi, yoganın kalıba sığamayacak dinamik bir yapısının olduğunu göstermek.

Kitapta Yoga Tattva Upanishad gibi önemli bir metin tam sayfa çeviri olarak yer alıyor. Bu metinleri okuyup anlamak ve içinde derinleşmek sizin yogaya bakış açınızı ve kişisel pratiğinizi nasıl etkiledi?

Türkiye yoga camiasında meslek etiği geliştirmek ve ortak bir ses olmak için olağanüstü bir çaba harcadık. Meslektaşım İrem, Erdoğan, Başak, Dolunay, Didem, Talin, Erol ile birlikte Yoga Eğitmenleri Derneği’ni kurduk. Özellikle Ankara’dan ve Türkiye’nin birçok ilinden üyemiz oldu, sevindiğimiz konulardı bunlar ancak o kadar çok yıprandık, üzüldük ki yapıyı daha fazla koruyamadık. Derneği feshettik. Düşünün kurulduğumuzun ilk ayı Dernekler Müdürlüğü tarafından saatler süren bir denetimden geçtik. Birileri ihbar etmiş. Kim neden bu kadar basit bir derneği ihbar eder? Yönetim kurulundaki arkadaşlarımızın da işyerleri de aynı ihbarlardan nasibini aldı. Bakışım artık şu: Yoga matın üzerinde güzel, masa başında değil.

Yogayı diğer felsefelerden ayrıcalıklı kılan unsurlar nelerdir?

Biz günümüzde yoganın yüzde birini uygulayabiliyorsak buna da şükür. Diğer felsefelerden ayrıcalıklığı ilk, sürekli, sistematik ve katmanlı olması. Veda’lar Hint-Avrupa dillerinin ilk yazılı metinleridir. İÖ 1500’lerde yazıya geçirildi diyebiliriz. Elbette geçmişi daha da eski. Ardından gelen Epik dönem eserleri Mahabharata ve Ramayana dünya edebiyatının çok özel eserleridir. Birçok yazılı kaynak savaşlar ve doğa olayları nedeniyle yok olmuş, günümüze ulaşamamış olsa da eldekiler bile büyük bir külliyat, okumaya ömür yetmez.

Kitapta felsefenin yanısıra yoğun ve doyurucu bir mitoloji bilgisi var. Asanaların mitolojik hikayelerini bilerek çalışmak kişinin kendi pratiğinde ve yoganın günlük hayatına yansımasında nasıl bir fark yaratır?

Bir önceki sorunuzun yanıtı da buna ilişkin. Yogayı geçmişinden arındırırsak ortaya çıkan yoga değildir.

Üç ciltte tamamlanacak bu eserin diğer ciltlerinde hangi konuları ele alacaksınız?

Şu an ikinci cildi çalışıyorum. Aslında kitap Shiva kültünden gelen hatha yoga ve tantra odaklı olacaktı ancak işin içine Grek-Budist ve Indo-Grek sanatı bağlamında Hindistan’ın siyasi tarihi de girdi. Elbette bir önceki bölümde tam olarak derinleşelemeyen Veda ve sonraki metinler arasındaki bağlar da burada tam olarak kurulmak durumunda. Ayrıca, yoganın çıkış koşullarını antropolojik olarak incelerken yapısalcı antropolojiden, Levy-Strauss’dan yararlanıyorum. Freud ve Jung’un kuramları da başlıca başvuru kaynağım.

Yogayı günümüz popüler kültüründen sıyrılarak, gerçek anlamıyla anlamak ve yaşamak isteyenlere önerileriniz neler?

Mümkün olduğunca sadeleşmek, tüketim kültürü batağına saplanmamak, her uzamda sanal değil gerçek bağlar oluşturmak ve korumak.

Kitaplarınızı yazarken her gün yazmaya oturmak gibi bir alışkanlığınız var mı? Yoksa ilham geldikçe yazanlardan mısınız?

Ne yazdığınıza bağlı. Araştırma kitapları ciddi bir süreklilik, bir disiplin ister ama edebi bir metin yazıyorsanız ilhamsız olmaz fakat esin perisi de yeterli değildir sonrasında işçilik gerekir.

***Bu röportaj Eylül-Ekim 2015 tarihli Yoga Journal Türkiye Dergisi’nde yayınlanmıştır.

 

 

 

 

ÖZGÜR TURAN’DAN HABERDAR OL,

YENİ YAZILAR, ETKİNLİKLER VE GÜNCELLEMELERLE SENİ HABERDAR EDELİM

ÖZGÜR’Ü BURALARDA TAKİP EDEBİLİRSİN Twitter Instagram