seyahat
Konya
6 Yorum
-3 Temmuz 2011
Kızımız 5 yaşında fakat henüz onu bırakıp hiç uzak seyahate gitmedik biz. İstedik çok ama yapamadık, koşullar elvermedi. Annemin çalışması ve işlerimizin yoğunluğu sebebiyle hep erteledik durduk. Geçtiğimiz hafta bir düğün için Konya’ya gitmemiz gerekti. Doğa bazen iş yemeklerimiz olduğunda anneannede kalmaya alışkın olduğundan, haftasonluk 1-2 gün bırakalım dedik. Onun da pek hoşuna gitti bu fikir. Gönül rahatlığıyla çıktık yola biz de…
Yaklaşık 1 yıldır gönlüm istiyordu gitmek, ziyaret etmek Mevlana’yı olmadı bir türlü vakti henüz gelmemiş meğer. Bavullarımızı otele koyar koymaz şehir merkezine indik gittik Mevlana Müzesi’ne. Giderken taksi şoförüyle sohbet sırasında “Bugün çok kalabalık olur mu?” diye sordu Serdar. Şöyle bir yanıt aldık; “Gönülden çağırılmışsan eğer içerde kimseyi görmez gözün. Sadece sen olursun”…
Tahminimizin çok üzerinde turist vardı, çoğunluğu Japon olmakla birlikte, oldukça da ilgililerdi. Müze gayet ihtişamlı ve güzel. Her türlü bilgilendirme mevcut, gerek yazılı gerekse de kulaklık kullanarak bilgi sahibi olabiliyorsunuz.
Gelmişken Şems’e de gitmeden olmaz dedik başladık onu da aramaya. Biraz aradıktan sonra sokakları bulduk neyse ama üzüldük orası pek bir tenhaydı. Üstelik pek de mütevazi ve küçük bir türbeydi. Bizim çıkmamıza yakın biraz kalabalıklaştı ama hiç turist yoktu örneğin Mevlana’da olduğu kadar. Mevlana’nın gönül dünyasında bu kadar büyük değişimler yaratmış büyük bir alimin yanına giderken heyecanlandık biz.
Şems’e doğru içeri adımımı atmamla birlikte bir amca geldi yanıma eğildi kulağıma, “Baş örtüsü ister misin kızım?” dedi. “Sağolun istemem” dedim. “Tamam istersen veriyim ama istemezsen de böyle girebilirsin” dedi. “İyi ki buradayım tam da şimdi” dedim içimden ve girdim… Konya’dan döndüğümden beri o amcanın ne sesindeki ne de yüzündeki huzur zihnimden gitmiyor.
Fazla da anlatacak birşey bulamıyorum, geri kalan hepsi kalbimde…