Röportajlarım

Sonsuz olasılıkların farkına varalım

1 Yorum

-

10 Ekim 2011

Astroloji bugün günlük hayatımıza girmiş durumda. Dolunay dönemlerinde gergin olmamak için birbirimizi uyarır, Merkür geri giderken aldığımız kararları gözden geçirir, astroloji haritamızı önemser olduk. Yüzyıllar önce kadim uygarlıkların Ay ve Güneş’in konumlarına göre beslenme düzenlerini dahi değiştirdiklerini göz önüne alırsak, bugün bu kadim bilgileri fark edenlerin sayısında artış olmasının da bir sebebi olsa gerek. Aslında astroloji sorunlarımıza çözüm bulmaya çalışırken başvurduğumuz yöntemlerden sadece biri, belki ufak bir kaçış noktası bizim için, kimbilir belki de kendimizi iyi hissettiğimiz bir liman bazen. Fakat ne olursa olsun yine her konuda olduğu gibi bu derin bilginin çok doğru kanallardan, bilgiyi gerçek anlamda bilen ve deneyimlemiş olandan alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda Nilgün Yüksel ile tanışmam hiç de tesadüf olmasa gerek. Tam da bu konuları sorgularken çıktı kendisi karşıma ve de keyifli sohbet yaptık astroloji üzerine.

 

Nilgün Yüksel

Yüksel, İstanbul Üniversitesi Teorik Fizik Bölümünün ardından Uygulamalı Matematik ve Bilgisayar alanında Boğaziçi Üniversitesi’nde Master programını bitirmiş. Yıldız Üniversitesi Bilgisayar Müh. Bölümünde 7 sene öğretim üyesi olarak çalışmış. Yıllarca Bimsa, Alexander Mann başta olmak üzere birçok teknoloji şirketinde çalışmış ve sonunda kendi İnsan Kaynakları şirketini kurmuş. Bugün hem kendi şirketinde çalışmakta hem de astroloji ve kişisel gelişim seminerleri eğitimleri vermekte. Astroloji eğitimini ise kişisel merakı sonucunda Hakan Kırkoğlu’ndan almış ve kendi bilgileri ve bilgeliği ile sentezlemiş.

Astrolojik harita kader değil

Astroloji haritamızın kesinlikle bizim kaderimiz olmadığını belirten Yüksel, olayların bizdeki birtakım duyguları tetiklediğini ama o olaylar karşısında ne yapacağımızın bizim seçimimiz olduğunu söylüyor. Ve şöyle devam ediyor; “Bazen başımıza gelecek olayları değiştiremeyebiliriz ama bakış açımızı değiştirebiliriz. İşte burada astroloji, kuantum fiziği ile eşleşmeye başlıyor. Tüm olasılıklar yüzer gezer bir vaziyette evrende dolaşıyor. Bir konuya odağımızı çevirdiğimiz andan itibaren, sanki bir mıknatıs varmış gibi tüm moleküllerimiz, parçacıklarımız ona doğru dönüyor. Olasılıklar buna göre gelişmeye başlıyor. Biz sanıyoruz ki tek şansımız vardı, ama sadece görmeyi tercih etmiyoruz. Bu bizim bilinç bakış açımız. Bilincimiz evriliyor, genişliyor. Sahip olduğumuz her şeye başka bir gözle bakmayı öğreniyoruz. Burada kuantum var; “Ahaa” dediğimiz noktalar var ya, o nokta bizim farkında olduğumuz nokta. Bu da zaten yolun yüzde 80’ini oluşturuyor. İsterseniz gidin 10 günlük inziva yapın, o bilincinizi günlük hayatınıza uygulayamıyorsanız bir şey fayda etmez. Farkında olduğunuzda kolay tetiklenmiyorsunuz. Ayrıca her zaman karşınızdaki insanın içindekini görebilirseniz, karşılaştığınız olaylarda insanlardan dolayı da kolay tetiklenmezsiniz”. Yüksel, astrolojik haritamızdaki korku alanlarımızın ve kendimizi günlük hayatta eksik hissettiğimiz zamanların, aslında kendimizi deneyimleme yolumuzu oluşturduğunu söylüyor.

Burçlara göre genelleme yapmayın

Her birimizin 12 burcun bütünü olduğumuzdan söz eden Yüksel, insanlara burçlarına göre genelleme yapmamak gerektiğini herkeste 12 burçtan bir şeyler olabileceğini vurguluyor.

Yüksel’den aldığım bilgilere göre, 12 burcun hepsi birer bilinç düzeyi. Bu bilinç düzeyimizi gökyüzündeki bir hareket etkiliyor. Oradaki bir hareketle bizde ne harekete geçiyor bilmiyoruz. İşte olasılıklar burada başlıyor. Yani aynı olay sizde başka kayıtları açıyor bende başka kayıtları açıyor. İçerden dışarı bir şeyler çıkıyor; siz kızıyorsunuz, ben gülüyorum örneğin. Hayata belli temaları deneyimlemek için gelmişiz, olasılıklar sonsuz. Ama biz bunları bilinç düzeyimizde görebildiğimiz zaman, o bilinç, korkularımız, başarılarımız, ailemiz gibi bir düzlemde farkına varabiliyoruz.  Farkına varana kadar belirli temaları veya kalıpları tekrarlıyoruz, sadece baş aktörler değişiyor.

Dolunayın ve güneşteki patlamaların etkileri

Dünyanın yapısı ile insanın yapısının aynı olduğundan bahseden Yüksel, konuya şöyle açıklık getiriyor;  “Bizim yapımız karbon bazlı  bir yapı. Dünyanın yapısı da aynı. Dünyanın dörtte üçü sudur insanların da öyle. Dünyanın çekirdeğinde demir vardır bizim de kanımızda demir vardır. Bu nedenle güneşteki patlamalar dünyanın kabuğunun içindeki demiri ısıtıyorsa, orada dengesiz hareketler oluşuyorsa bizim içimizdeki demir de aynı şekilde oynuyor”.

Dolunay zamanının önümüzde duran olayların tam aydınlanma, farkındalık zamanı olduğuna dikkat çekerek, “Dolunay zamanı, bizim içimizdeki sıvı da etkileniyor. Örneğin ay zamanı 28 günde birdir, kadının menstürasyon zamanıyla aynıdır. Bu nedenle kadınlar dolunaydan daha fazla etkilenir. Dolunay, kadının bilincine sahip olma zamanıdır.” şeklinde konuşuyor.

Yüksel, diğer yandan güneş ve ay tutulmalarının da farklı bir bilinçle bakıldığında, gerçek bilgiye ulaşmamızı sağladığını söylüyor. Kendi gerçeğimizi görmemiz için de tutulmaların bir araç olduğunu anlatan Yüksel, özellikle tutulma ve dolunay dönemlerinde kendimizle kalabileceğimiz zamanlar yaratmamızı öneriyor.

 

 

ÖZGÜR TURAN’DAN HABERDAR OL,

YENİ YAZILAR, ETKİNLİKLER VE GÜNCELLEMELERLE SENİ HABERDAR EDELİM

ÖZGÜR’Ü BURALARDA TAKİP EDEBİLİRSİN Twitter Instagram