kitap
Anadolu İnançları
6 Yorum
-21 Mayıs 2012
“Güneş çok güzel bir kızmış. bütün gözler ona çevrildiği için bir türlü yeryüzüne çıkmak, insanlara görünmek istemezmiş. Erkekler ona baktıkça utanırmış. Annesi bakmış bu iş yürümeyecek. Düşünmüş taşınmış. Güneşe birçok iğne vermiş. Dünyaya çıktığında kim senin yüzüne bakarsa bu iğneleri onun gözüne batır, demiş. İşte insan güneşe bakınca gözlerinin kamaşması bundanmış. Bu inanç güneşin tanrı olarak kutlandığı çağlardan kalmaymış. Hitit öncesi dönemlerde ve Hititlerde, sonrasında Anadolu uluslarında güneş yüce bir tanrı ya da tanrıçadır. Yeryüzüne, insanlara, bütün canlılara iyilik eden, mutluluk sağlayan odur. Ona karşı yapılan en küçük bir saygısızlık cezasız, karşılıksız kalmaz. Güneş insanlar çalışsın diye doğar, dinlensinler diye batarmış. Güneş doğup ortalığı aydınlatınca, inasanları çalışmaya çağırınca onun çağrısına uyma gereği varmış. Ona uymayan, güneşte yatıp uyuyan, uzanan, çalışmayan kimseleri güneş çarparmış. İşte bizim güneş çarpması dediğimiz olayın nedeni buymuş.
Ay geceleri gökte dolaşmış durmuş, kendisiyle evlenmek isteyenleri beğenmemiş. Bunun üzerine yeryüzüne inmiş, sularda gezinmeye başlamış. Kim beni yakalarsa onunla evleneceğim demiş. Oysa kimse onu yakalayamamış. İşte çağlar boyunca ayın sularda gezinmesi yalnız kalması onu yakalayacak kimsenin bulunmayışından dolayı imiş. Ayla ilgili inançların çoğu eski Anadolu dinlerinden kalmadır. Birtakımı ise sonradan, özellikle 12. yüzyıldan sonra Asya’dan Türklerle, Şaman dinini benimsemiş toplulukla gelmiştir. Ancak Şaman dininde önemli bir yeri olan ay’ın çevresinde örülen inanç dokusu da bir yandan eski Anadolu dinlerine, bir yandan Hind inançlarına dayanır. Şamanlıkta, Anadolu’daki inanç bolluğu yoktur. Sonra Şamanlık, eski Anadolu dinlerine göre yenidir. Ancak yörükler, tahtacılar arasında yaşayan ay’la ilgili inançların kaynağıdır Şaman dini. O inançlar da zamanla Anadolu inançlarıyla karışıp kaynaşmıştır bugün.
Ay yeniye geçmeden tohum ekilmez. Bu halk arasında ekim zamanının belirleyen, ayla, ayın yörüngesi üzerindeki yürüyüşü ile ilgili yaygın bir inançtır. İster ilkbahar ister sonbaharda olsun, ekin ikilirken ayın yeniye geçmesine, gökte yeni görünmesine büyük önem verilir. Ayın yeni doğuşu bir uğur, verimlilik belirtisi sayılır. ”
Geçen hafta Kadıköy’de çok sevdiğim İmge Sahaf’tan aldığım kitaptan yukarıdaki satırlar; “Bütün Yönleri İle Anadolu İnançları – İsmet Zeki Eyüboğlu”. 1974 basımı kitap gerçekten çok ilgimi çekti. Kimi zaman farkında olarak kimi zaman farkında olmadan uyguladığımız ritüeller, inançlarımız nasıl da köklerimizden geliyor. Yıllar süren araştırma ve incelemenin ürünü olan kitabın sonunda alfabetik inançlar bölümü var. Bazıları çok komik. Örneğin;
Birisinin su döktüğü yere su (işeyen) döken onun sevdasını alır.
Dolu ilk düştüğünde insan birkaç tane yutarsa iyi gelir, sağlığa yararlı olur.
Cuma günü evdeki çöpler dışarı atılmaz.
Cuma akşamı soğan yenmez.
Güneşe karşı tükürmek, işemek, sövmek uğursuzluk getirir.
Eşek sütü boğmacaya iyi gelir. Çocuğa bildirmeden içirmek yararlı olur.
Güneş batarken iş yapılmaz, çorap örülmez, dikiş dikilmez.
Tencerede su boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
Daha yazamayacağım gülmekten. Eminim ki hepsi belli inançlarla söylenmiş zamanında. Hatta çoğu halen anneannelerimiz tarafından söylenmekte günümüzde. Kendi kültürümüz ne güzel keşke kirletmesek de benimsesek ve sahip çıksak.
Bu arada dün gece yeni ay ve güneş tutulması vardı. Meditasyonlarınızı yaptınız mı dileklerinizi dilediniz mi bakalım? Yapmadınızsa bugün yapın. Yeni başlangıçlar için dileklerinizi dileyin ve size iyi gelmeyen enerjilerin sizi bırakıp gitmesi için niyet edin.
Kolay gelsin:)