Yoga & Meditasyon

Birlik Bilinci ve Ayna bilgileri

0 Adet Yorum

-

19 Ağustos 2010

“Birlik Bilinci” kavramını duydunuz mu hiç? Malum 2012 yılına yaklaştıkça bu kelimeleri çok daha fazla duyacaksınız. Hatta duymakla kalmayacak, ne olduğunu merak edip, sorgulayacaksınız. Keşke büyük kitleler halinde bir sorgulanış başlasa, herkes merak etse bu kelimenin tam olarak ne anlama geldiğini. Aslında yüzyıllar önce ortaya atılmış olan “Birlik” kavramı tam anlamını, yerini bulsa.
Gelin ben size bugüne kadar okuyup araştırdıklarımı, deneyimlediklerimi kendi süzgecimden geçirerek anlatmaya çalışayım. “Bir olmak” tan ne anlıyorum onu anlatayım.
Din, dil, ırk, ülke, şehir ve hatta gezegen ayrımı olmaksızın herkesin birbirini bütün farklılıklarıyla kabul edip sevmesi. İşte bu kadar basit bir açıklaması var bana göre “Bir olmak” kavramının. Evrendeki bütün canlıların birbirini yargılamadan, her haliyle sevebilmesi, saygı gösterebilmesinin yanı sıra evrenin işleyişine, doğal akışına kendini bırakabilmek, tam teslimiyet.


Aslında bana göre “bir olmak” kavramının altında ayna felsefesi yatıyor. Hani diyoruz ya, arkadaşının seni rahatsız eden yönleri mi var. O halde kendine bak, içini gör, bak bakalım sende de var mı aynı yönlerden. Kabul et o yönlerini gör bakalım, artık arkadaşının aynı yönleri seni rahatsız ediyor mu? İçimizde binbir kişilik var; Kışkanç, öfkeli, sakin, paranoyak, sufi, polikitacı, polyanna…vs. Bu kişilikler karşımızda birer ayna gibi yer alıyorlar hayatımızda, ailemizde, iş yerimizde ya da arkadaş çevremizde. Peki biz ne yapıyoruz? Hepsini ayrı ayrı gruplara sokuyoruz kafamızda. Örneğin, şımarık olan arkadaşlarım ve uçuk kaçık olanlar diye ayırıyoruz onları kafamızda. Halbuki farkına varsak şımarık da biziz, uçuk kaçık da. Farklılıklar hep bir arada güzel değil mi zaten. Aslında bir dönüp doğaya baksak, ormana baksak… kaç çeşit bitki, kaç çeşit ağaç, kaç çeşit havyan bir arada yaşıyor doğal döngüsünde. Gerçi onlara da eriştik yüzyıllardır, bu doğal döngüyü de bozduk. Şimdi bu bozukluk içinde bir denge arayışındayız hepimiz, kendi içsel dengemizi, özümü bulmaya çalışıyoruz. Yoga, meditasyon yapıyoruz, nefes çalışıyoruz, çeşitli spiritüel seminerlere katılıyoruz ya da kimilerimiz spora verdik kendimizi bolca ve hatta belki de çok çalışmaya…
Birçok çalışma yapıyoruz da vardığımız nokta neresi? Neredeyiz ve kimiz? Arada durup bu soruları sormamız gerektiğini düşünüyorum. Halen olduğumuz gibi kabullenemiyorsak birbirimizi, yargılarımızdan sıyrılıp salt benliğimizle duramıyorsak esen rüzgarların karşısında, o zaman ne yaptığımız yogadan ne de spordan, yani kendimizi iyileştirmek adına yaptığımız hiçbir şeyden hayır gelmez.
Yolumuzu bulabilmemiz adına, ayna bilgisi çok önemli. Bu bilgiyi sindirebildiğimiz zaman tam olarak “Bir olmak” kavramını da anlayabileceğiz. İşte o zaman kim neyi neden söyledi, neden öyle davrandı diye düşünmek yerine, olaylara, insanlara daha farklı bir boyuttan bakabileceğiz. Kimi zaman içimize dönüp sessiz kalıp cevapları içimizden alacağız. İçimizdeki bütün kimliklerimizi kucaklarsak, evrendeki bütün farklılıkları da kucaklayabileceğimizi düşünüyorum. Sadece inanmamız gerek. En azından kendimize dürüst olalım lütfen. Yogadan çıkıp hemen bir arkadaşımızla buluşup bilmem kimin dedikodusunu yapmak yerine, o kişide bizi rahatsız eden ne var onu düşünelim. Ya da karımızı/kocamızı kıskanıyorsak korkularımıza bakalım. Neden kaybetmekten korktuğumuzu düşünelim. Çocuğumuzu fazla kuralcı yetiştiriyorsak, beklentilerimizi sorgulayalım. İş yerimizde mutsuzsak, gerçek anlamda ne yapmak istediğimizi bulmaya çalışalım. Bahaneleri bırakalım artık. Yargılamaları, ertelemeleri, dedikoduları, etiketlemeleri, yaftaları, bize ait olmayan korkularımızı, öfkelerimizi… hepsini bırakalım.
Evet hiç de kolay olmayacak gibi dediğinizi duyar gibiyim. Ama lütfen zihinlerimizi sınırlamayalım. Kolay ya da zor diye bir şey de yok aslında biliyorsunuz ki tüm bunları biz zihnimizle yaratıyoruz. İnsan beyni öyle mucizevi bir şey ki, en derinlerde bir yerlerde neye inanırsa onu rahatlıkla gerçekleştirebilecek güçte.
Gün bugündür artık yarın yok. Bugün, şimdi BİR olma zamanıdır. Evrenle birlikte akma, korkularımızla yüzleşme, teslimiyet zamanıdır. Doğduğumuz andaki ışığımızla yeniden birleşme zamanıdır.

NOT: İnfomag Ağustos sayısı köşe yazım.

ÖZGÜR TURAN’DAN HABERDAR OL,

YENİ YAZILAR, ETKİNLİKLER VE GÜNCELLEMELERLE SENİ HABERDAR EDELİM

ÖZGÜR’Ü BURALARDA TAKİP EDEBİLİRSİN Twitter Instagram