seyahat

Köprüdeki sadhu’ya…

0 Adet Yorum

-

25 Aralık 2016

İncecik asma bir köprünün ortasındayım. Hafif rüzgarda sallanıveriyor. Öyle korkuyorum ki ne aşağı bakabiliyorum ne yan taraflara. Oysa ki altımda güzeller güzeli Ganga bütün heybetiyle akıyor. “Yok her gün bu köprüden geçemem hocam, başka bir yolu olmalı” diyorum. Hoca bana gülümsüyor, yürümeye devam ediyor. Çaprazımda kocaman bir inek bana bakıyor. Köprünün kenarlarındaki demirlere tutunmuş duran maymunlar her an üzerime atlayabilir. İneğin yanından tek sıra halinde itiş kakış geçmeye çalışırken arkadan gelen motorun korna sesiyle içimden gelen bütün küfürleri sıralıyorum. Tam da o sırada ensemde hissettiğim Om Namah Shivaya tınılarıyla ürperiyorum. Gözlerim doluyor. Biri arkamda mantra söylüyor ama ne söylemek. Enstrüman gibi bir ses. O an ne köprü var, ne Ganga ne de ben. Sadece duyduğum sesin güzelliği alıyor götürüyor beni karşımdaki Himalayaların tepesine savuruyor. Bıraksınlar beni o dağların tepesine oturayım. Şu mantrayı söyleyen her kimse onu da yanıma koysunlar. O söylesin ben dinleyeyim. Mantranın her hecesi hücrelerime işliyor ve bir bakmışım köprünün sonuna gelmişim. Arkama bakmak için ölüyorum. Bu muhteşem erkek sesini deli gibi merak ediyorum. Ve işte hayatımda görebileceğim en yakışıklı sadhu karşımda. Uzunca boylu, iri yarı, saçları rastalı tepeden toplanmış. Bu kadar gencini ilk defa görüyorum. Gülümsüyoruz. Gülüşüyle birlikte içimde çiçekler açıyor. Gözlerindeki derinlik ve sevgi kat be kat yüreğime işliyor. Teşekkür ediyorum ve yürümeye devam ediyorum. İşte böyle hoşgeldin diyor bana Rishikesh ve bir daha köprüden geçerken hiç o kadar korkmayacağım diyorum kendime. Ne zaman korksam içimden Om Namah Shivaya söyleyeceğim ve hayat yolumda geçtiğim ya da geçemediğim ince köprüleri hatırlayacağım. Hepsini yollayacağım Ganga’nın kucağına. Açacağım kollarımı rüzgara ve işte Özgürüm. Bu kadar kolay mıydı dersiniz?

hind1

Sadhular, kendini dünya nimetlerinden çekmiş yogiler. Sadece meditasyon yoluyla kendini özgürlüğe ve tanrıyı düşünmeye adamış kişiler. Kadın olanlarına sadvi deniyor. Hindistan‘da 4-5 milyondan fazla sadhu yaşadığı söyleniyor. Gerçek sadhular sadaka kabul etmiyor ve tapınaklarda, mağaralarda ya da ormanda yaşıyorlar. Sadhuların toplumu koruduğuna inanıldığından halk tarafından yiyecek, giyecek anlamda oldukça fazla destekleniyorlar.

Rishikesh’te sadhular her yerde. Hangisinin gerçek sadhu hangisinin sadhu kılığına girmiş dilenci olduğunu anlamak zor olmuyor. Hep onları düşünüyorum. Nasıl bu noktaya gelir insan? Herşeyi nasıl bırakır? Gönül gözü böyle nasıl açılır? En çok gözleri etkiliyor beni. Yaşlısı genci hepsi başka gülüyor. O gülümsemelerinin altındaki bilgelik beni çok etkiliyor. Bazılarına sarılmak istiyorum. Uçak sonrasında tek gece kaldığımız korkunç Delhi’den sonra Rishikesh beni öyle sevip sarmalıyor ki kendimi Ganga’ya atıp yıkanabilir sonra da öylece bütün gün durabilirim. Yaşayabilirim burada diyorum. Fakat bunu dediğim anlarda Doğa’nın gıdısının kokusu geliyor burnuma. Sadhuları düşünüyorum yine. Nasıl bırakır insan ailesini, sevdiklerini, herşeyini? Bağımlılıklarından, bağlarından özgürleşebilir mi?

Zihnimde türlü sorgulamalar ve şükretmelerle geçiyor günlerim. Korkularım, endişelerim, en dipteki gölgelerim hepsi üşüşüyor zihnime zaman zaman. Öyle zamanlarda bu görüntüler çıkıyor karşıma. Derin nefes alıyorum ve yine şükrediyorum. Bu fotoğraf üzerine konuşacak birşey var mı?

hind6

Geceleri çalışmalarımı yaptıktan sonra erkenden yatıyorum. Uykuya dalarken bile sadhular aklımdan çıkmıyor. Rishikesh’e karanlık basınca her biri kendine uyuyacak bir köşe buluyor.  Bez çantaları, sefer tasları, kitapları başucunda, köpekleri ayak ucunda battaniyeyi kafalarına kadar çekince gecenin karanlığında sadhular uyuyor.

Ben ise her gece kesin deliksiz uyurum nasıl da yorgunum derken her gece 3’e doğru sanki biri beni dürtmüşçesine uyanıyorum. Sanki hiç uyumamışım. Meditasyona oturuyorum. Mandala çiziyorum. Kitaplarımı okuyorum. Birşeyler yazmaya çabalıyorum. 5’e doğru göz kapaklarım düşüyor, sızıyorum. 8’e doğru uyanıyorum. Yüzümü dahi yıkamadan matımı kaptığım gibi otelin bahçesine iniyorum. Kendi yogamla başbaşayım. Arada maymun çıkar mı diye bakınırken yakalıyorum kendimi. Savasanaya uzandığımda otelin içinde alt katta ders yapan bir gruptan mantra sesleri geliyor. Bütün ağırlığımla yerdeyim. Toprakla birim. Odama gidip biraz dinlendikten sonra duşumu alıp tütsü kokularıyla bezenmiş Rishikesh sokaklarına atıyorum kendimi. Ve yine köprüden geçmek zorundayım…

hind4

NOT 1: Bugün köprüler (Lakshman Jhula – Ram Jhula) ve sadhularla başlamak istedim. Böyle içimden geldi. Hindistan yazıları devam edecek…

NOT 2: Biliyorum en son postumda daha sık yazacağım diyip 2 aydır el etek çekmişim buralardan. Ama Hindistan’da sadece kalem kağıdımla olmayı tercih ettim.  Dönünce ruhumun büyük bir kısmı oralarda kaldığından ancak buraya aktarabiliyorum notlarımı. Ama yazacak çok şey birikti hepsi sırada bekliyor:)

18 Mayıs 2015

 

ÖZGÜR TURAN’DAN HABERDAR OL,

YENİ YAZILAR, ETKİNLİKLER VE GÜNCELLEMELERLE SENİ HABERDAR EDELİM

ÖZGÜR’Ü BURALARDA TAKİP EDEBİLİRSİN Twitter Instagram