seyahat
Merhaba Kuşadası
2 Yorum
-17 Temmuz 2013
Geçtiğimiz haftasonu uzunca bir süreliğine hoşçakal dedik İstanbul’a. Neredeyse okullar açılana kadar Egeliyiz artık. Annemler yaklaşık 20 gün önce ani bir kararla Kuşadası’na yerleşme kararı alıp, buraya taşınınca bize de tası tarağı toplayıp buraya gelmek düştü. Şimdilik hayatımızdan çok memnunuz. Tek derdimiz Serdar ve Pamuk’a duyduğumuz özlem. Görüntülü konuşma biraz olsun oyalıyor Doğa’yı ama yine de her sabah Serdar’ın geleceği güne kaç gün kaldığını hesaplayarak ve Pamuk’u sayıklayarak gözünü açıyor.
Burada hayat oldukça dingin, tam benlik, doğa ile içiçe, stresten ve karmaşadan uzak. Doğa burada kediler, köpekler, karıncalar, çiçekler, böcekler, deniz, gökyüzü derken günü yatağa yapışarak kapatıyor. Bütün endişesi günde kaç dondurma yiyebileceği, kaç kere yüzebileceğinden ibaret. Annesinin çılgın gibi her an haber izlediği ve kimi zaman haberlerle birlikte katılarak ağladığı günler de geride kaldı neyse ki. Artık haberleri o uyuduktan sonra izlemeye gayret ediyorum. Ama gözyaşlarımı tutmam pek mümkün değil, halen geldiğinde salıveriyorum. Gerçi gözyaşımız kaldı mı diyeceksiniz evet birara kurudu hepimizin gözleri ağlamaktan.
Doğa için oldukça ağır bir yüktü 30 gün önce duydukları, şahit oldukları, gördükleri. Ne ağaçların kesilmesine, ne polislerin şiddetine ne gaz bombalarına ne de ölümlere anlam veremedi. Biz anlam veremedikten sonra çocuklar nasıl versin ama değil mi? Polis, gaz, başbakan, ağaç, ölüm kelimelerine ne farklı anlamlar yükledi kendi içinde. Olanlara bu kadar yakınen şahit olmasını tercih etmezdim ama oldu. Çocukları hayatın içinden tamamen soyutlamak da doğru değil. Ama diğer taraftan gündemin bizlerde yarattığı derin acı, kızgınlık ve öfkemizi çocuklara yansıtmak da doğru değil. Her ne kadar kontrol etmeye çalışsak da çocuklar bizim duygusal dalgalanmalarımızı birebir hissediyorlar. Önemli olan her ne hissediyorsak şeffaf ama onları incitmeden kendimizi ifade edebilmek. Aslına bakarsanız gündemden biraz olsun uzaklaşıp, kendinizi şarj etmenin tek yolu bugünlerde çocuklarla vakit geçirmek. Onların koşulsuz sevgisi sizi iyileştirebilir, güç verebilir.
Anne olmak, hatta ebeveyn olmak bugünlerde her zamankinden daha da zor. Yaralanan, dövülerek öldürülen, göz altına alınan, hor görülen, hakaret edilen evlatlar ve yürekleri yanan anneleri, babaları gördükçe çocuklarımızın bu ülkedeki geleceğine dair endişelerimiz kat be kat artıyor. Fakat bu endişelerimize sarılırsak onları daha da büyütürüz. Endişelenmek yerine desteğe ihtiyacı olanlara nasıl destek olabiliriz onu düşünelim, gündeme nasıl dahil olabiliriz ona bakalım. Ayrıca şifaya ihtiyacı olanlara bolca şifa gönderelim, dua edelim. Şimdi anneler olarak her zamankinden daha da güçlü olma, çalışma, okuma ve üretme zamanı. Artık boşa geçirecek hiç vaktimiz yok.
Burada her sabah köşedeki bakkaldan gazete almaya gidiyorum. Malum penguen basınının gazeteleri yerinde dururken gerçeklerden bahseden 1-2 gazeteyi bulmak zor oluyor. Hatta dün plaja indiğimizde bir marketten Doğa’ya deniz yatağı almaya çabalarken, bir adam istediği gazete kalmadığı için söyleniyordu. Adanın tamamı böyle mi bilemiyorum tabiki ama gözlemlerim sürecek ve zaman zaman gücüm oldukça buradan aktaracağım. Gücüm oldukça diyorum çünkü halen kalben yorgunum. Hepimiz öyleyiz. Zaman zaman enerjimi toplamam zor oluyor, ama güzel günler göreceğimize inancım ve umudum beni ayakta tutuyor. Bir de biliyorum ki bu daha başlangıç. Mücadele içinde güçlü durmayı öğreneceğiz her geçen gün. Kendimiz için yaşadığımız günler geride kaldı, birlik olma zamanı.
Dün gece limana yakın bir parkın bahçesinde Gezi destekçileri 15-20 kişi forum yapıyorlardı ve adanın genel sorunlarını konuşuyorlardı. Bunları görmek gülümsetiyor biraz olsun. Yarınlar adına umut veriyor.
Umut, hep kalplerinizde olsun…