kitap
Yumruğunuzu sıkarken cenneti nasıl yaratabilirsiniz?
3 Yorum
-11 Mart 2009
“Dünya olduğu gibi. Tıpkı kar tanesinin olduğu gibi. Kendi deseninin öyle olmasını var ettiği gibi. Yaşamanızı olduğu gibi yaratıyorsunuz. Gerçekten açlığın sona ermesini istediğin anda açlık olmayacaktır. Bunu gerçekleştirmek için sana tüm olanakları verdim. Bu seçimi yapmak için her türlü olanağa sahipsin. Ama yapmadın. Yapamadığın için değil. Dünya yarın açlığa son verebilir. Son vermeyi seçmiyorsunuz. Her gün kırk bin kişinin açlıktan ölmesinin nedenleri olduğunu düşünüyorsunuz. Hiçbir geçerli neden yok. Ama her gün kırk bin kişinin açlıktan ölmesine aldırmazken yeni bir hayat için elli bin çocuk dünyaya geliyor. Buna sevgi diyorsunuz. Buna Tanrı’nın planı diyorsunuz. Öylesine bir plan ki rasyonellik ve mantık bir yana, şevkat bile barındırmıyor.
Yalın söcüklerle size söylüyorum; Dünya bu halde çünkü siz seçtiniz. Sistematik olarak kendi çevrenizi yok ediyorsunuz, sonra da doğal felaketler olarak tanımladığınız olayları doğanın ya da Tanrı’nın intikamı olarak düşünüyorsunuz. Kendinizi kandırıyor ve bu kandırmacayı intikam olarak tanımlıyorsunuz.
Hiçbirşey ama hiçbirşey doğadan daha şevkatli değildir. Ve hiçbirşey doğaya insan kadar gaddar olmamıştır. Tüm bunlardan sıyrılıp sorumluluğunuzu reddediyordunuz. Kendi hatanız olmadığını söylüyorsunuz. Evet doğru, bu bir hata değil, seçim sorunu.
Tüm savaşları yarın durdurabilirsiniz. Gereken tek şey düşünce birliğine varmanız. Ama birbirinizi öldürmeyi durdurmak kadar basit bir şeyde bile anlaşamıyorsunuz. Yumruğunuzu sıkarken cenneti nasıl yaratabilirsiniz? Kendiniz için yapmadığınızı sizin için yapamam; bu yasadır.
Ne şeytan var ne de cehennem. Kendi kurtuluşunuz, kendinizi gerçekleştirememenin sarhoşluğundan ayılmakla mümkün. Bu savaşı kaybetmeniz mümkün değil. Zaten, bu bir savaş değil, bir süreç. Bunu bilmediğiniz sürece, süreci sürekli mücadele olarak algılayacaksınız. Mücadeleye uun zamandır öylesine inanıyorsunuz ki etrafında dinler yarattınız. Dinler mücadeleyi amaç ediniyor. Bu sahte bir öğreti. Zafer mücadelede değil, kendini aktif olarak akışa bırakmakta.”
Neale Donald Walsch-Tanrılar ile Sohbet 1. kitaptan bir alıntı. Yazar burada iç benliği, içindeki Tanrı, içindeki “ben” ile konuşuyor. Uzun zamandır kitaplığımda duran ve bir türlü okumaya fırsat bulamadığım bir kitaptı. Filmini 2 defa izledim ve hayran kalmıştım. Ama kitabı daha nefismiş.
Bugün dünyanın mevcut koşullarına bakarsanız her anlamda “birlik” bilinci oluşturulamadığı için bu haldeyiz. Bu bilinç oluşana kadar da böyle gidecek. Yazdığım alıntıyı böyle yorumladım ben. Lütfen sizler de yorumlarınızı yazın, tartışalım..